16 ocak 2025. bu tarihi unutmam mumkun degil. o gunden beri dunyam degisti, degisiyor. boyle bir sevgi gorulmedi. kalbimin sınırlarını asan bir sevgi.. icimde farkinda olmadigim kadar buyuk bir yer varmis bu sevgiye. sefkata. ozene. sukran duygusuna. iyi ki varsin milan. beni anne yaptigin icin, annen oldugum icin, bizi sectigin icin cok bahtiyarim.
göğü gördüm, imkana tutuldum, düşü sevdim
3.3.25
25.6.24
biraz once 2 ay once basladigim six feet under maceram, final bolumuyle gozyaslarim esliginde sona erdi. baslarken bunu tahmin edemezdim, ama kendi hayatimla oyle paralellikler gosteren bir doneme geldi ki iyi ki tam da su anda tekrar izlemeye baslamisim. planlasam bu kadar olamazdi, biliyorum.
ilk seferkinde gibi -19 yasindaydim o zaman- bu aile, bu hikaye beni sarip sarmaladi, tanidik bir aile-arkadas gibi. yer yer dusundurttu, yer yer umutlandirdi, yer yer korkuttu ama en ilginci de bazi olaylari artik 30lu yaslarin gozluguyle bakinca hem ayni hem de ne kadar farkli gorebildigim idi..
tekrar anladim ki, beni su an oldugum yere/hayata/kisiye ve en onemlisi de sana, icimdeki umut ve cesaret getirdi. o umut ve cesaret ki annemden, babamdan ve kardesimden icime isledi. bunun icin cok mutesekkirim. ve ben de sana bunu birakabilmek istiyorum.
ama her zaman bunu tasimak tabi ki imkansiz. insan korkuya kapilip gidip, kendini sıkısmıs/engellenmis hissedebiliyor. cunku hepimiz bu belirsiz hayat karsisinda aciz insanlariz neticede. ama bu aciziyet hali, hayatta korkunun mu yoksa umut-cesaret-sevginin pesinden mi gidecegimizi sectigimiz noktada bitiyor.
hem unutma ki: korku aklin katilidir.
insani paralize etse bile, gecip gittikten sonra sen kalmaya devam edeceksin orada..
4.1.23
elimdeki kisitli perspektiflerle en iyisini bildigim/hissettigim/istedigimi dusunuyorum. cevredeyi bir tehdit olarak algilayip, bunu bir pazarlik ya da muharebe alanina cevirmek gibi.. herkesin bir tarafi olmali dusuncesi bir tarafin galip/baskin, oteki tarafin yenik/pasif olarak goruldugu bir cerceveden bakiyor. belki oyle olmak zorunda degil, belki de tehlikede degilsin, ama niye bundan rahatsizsin?
15.10.22
8.3.22
dort bir yanimi sariyor. karanlik ve kaos. boguluyorum gibi hissediyorum. bu tanidik bir duygu ama bu kadar yogununa rastlamamistim. ayaklarim tetikleniyor. kacip gitmek istiyorum. beni kendinin yapacagina inanan bu sahiplenmecilik, iki miknatisin iki ayni kutbunun birbirini itmesi gibi bir guc uyandiriyor. itki. kafam kaldirmiyor. susmuyor ve doluyor. endiselerim buyuyerek gelecege yayiliyor, uykumu kovaliyor. bacaklarim kicima dege dege kacmak istiyorum o an'dan ve olasi gelecek senaryolardan. bu duygunun yogunlugu karsisinda yoruluyorum. ama ofke hissetmek de iyi. ofkeyi kendine cevirme ama. sucluluk duygusu zaten anne kucagindan beri tanidigin yumusak karnin. suclu hissetme. sen busun. senin durdugun yer burasi. sen bambaska birisin. sana kimse sahip olamayacak, sen izin vermedigin muddetce.
11.12.21
karanlik ve sogukta yururken tekrar dusundu: nasil oldu bu? nasil bu soguk karanlikta yuruyordu bu sabah saatinde. birazdan zamaninda gelmesini umdugu trene binerse gozlukleri bugulanacakti. sakin bir kose bulmaya calisip trende, gecirecegi 25 dakikada ufak bir kestirecekti. o hafif uykusu 17. dakikada yapilan anonsla bolunecek, anlamsiz karanligin ortasinda karsi yonden gelen trenin gecmesini bekleyeceklerdi. birkac sira ilerideki okul cagi cocuklari gulusup eglenirken, beyaz disleri karanlikta parlayacakti. niye bu kadar soguktu ki? hem bu cocuklar da neyin nesiydi? bu karanlik ve sogukta okul yollarina dokulmeleri izdirap gibi geldi ona, kendisi de bir zamanlar karanlikta uyanmamiscasina. bu kadar soguk kislari tanimiyordu ama. atkisina iyice sarinip, montunun icine gomdu kendisine. "burada bana hicbir sey olmaz." guvende olma duygusunu yitireli baya olmustu, ama insan yine de kendini tehlikelere karsi kapatacak bir kalkan ariyordu.
kalkanlarin dusup, hicbir seyden korunamadigi anlar elbette ki olmustu. annesinin cenaze gunu, uzerine mont giymesini gerektirecek bir soguk hava olmasa da kendini ortalikta dimdizlak kalmis hissediyordu. ne bir kalkan, ne bir koruma. teni bile yokmus gibi gelmisti. neyse ki o cenaze kalabaliginda, yemeklerine ve uzuntulerine gomulen insan kalabaligi icinde hic de dikkat cekmemisti. ne acayip bir seydi. koksuz olmakla gurur duydugunu sanirken, asil simdi koklerinin sokup koparildigini anlamisti.
trenden inince bir sigara yakti, biraz sonra ona yuklenecek gorevlerden once "sorumluluk sahibi olmama"nin keyfini cikariyordu. son dakikalar. sonra herkes ondan bir seyler isteyecekti. nasil buraya gelmisti? insanlarin fiziki olarak olmeden once, bilissel acidan coktan aramizdan ayrildiklari bu arafta ne yapiyordu? bir sekilde onun yaralarini da saran bir tarafi olmaliydi bu isin.. yoksa neden bu kadar aciya taniklik ve eslik etsin ki insan?
27.4.21
sabaha kadar ruyamda bir comarla tartistim. universitedeymisim, amfideki hocaymis bu comar ama din kulturu hocasi gibi bir seymis. sabah inanilmaz bir ofkeyle uyandim. twitter'a baktigimda ilk gordugum de onumuzdeki 17 gun boyunca "kapanma" adi altinda alkol satisini yasakladiklari oldu. icimdeki ofke hicbir yere sigmiyor, bize, ulkeye, gencligimize, yasliligimiza, gelecek nesillerimize yaptiklari her sey o kadar icime oturuyor ki bagirsam bile atamam bu ofkeyi. almanya'ya gelmek de cozum degil, gelsen de gogsune oturan bu agir tastan kurtulus yok. cunku gelmek ile gelmek zorunda kalmak arasinda bir fark var. burada sevdigin icin yasamakla, yasamak zorunda birakilmak arasindaki bu fark, almanya'ya alisma ve almanya'da yasama kararini da derinden etkiliyor. keyfimdendi sanki 27 yasinda ailemden, arkadaslarimdan, dilimden, aliskanliklarimdan kopup buraya gelmek.. keske oyle olsaydi. keske "hadi bir cilginlik yapalim ve gencken baska bir ulkede yasama deneyimi kazanalim" diyip de gelseydim. ya da "daha iyi egitim almak icin".. ama oyle degil. bizler buraya gelmek zorunda birakilmis, bir defa geldigi bu dunyada "baska bir sekilde yasamak mumkun" diyip, bunun pesinden kosmus, kendine, cocuklarina ya da henuz dogmamis cocuklarina karsi sorumlu hissedip, daha fazla sey sunmaya calismis ve buna ulasabilmis sansli bir grubuz. anne babalarimiz ise bagrina tas basip, bizleri kilometrelerce oteki bu ulkelere yolcu ediyor. iste bundandir, bu yabanci ulkede biraraya gelip iki kadeh bir sey ictigimizde gozlerimizde huzun, bogazimizda biriken laflar ve gogsumuze tas gibi oturan ofkemiz ile muhabbetimizin sonu hep turkiye'ye baglaniyor.
17.4.21
In meinem Traum war ich im ersten Jahr der Uni, in dieser toxischen Beziehung. Ich wollte damaliges Ich umarmen und Selbstfürsorge sowie Abgrenzung fördern. Obwohl es damals weh tut, ist es befreiend, wenn die toxische Beziehungen beenden. Wie blind kann man sein, dass man sich -seinen Selbtswert- unterschätzen lässt. Durch seine bewusste sowie subliminale Verhalten habe ich jahrelang daran geglaubt, dass ich minderwertig war. Es tut mir leid für damaliges Ich, für diejenige, die daran glauben, diese wäre eine normale Beziehung. Es tut mir auch leid für meinen ersten Freund und ich hoffe, dass er mit seinem gekränkten Narzissmus klarkommen könnte. Wenn nicht, dann schade dafür, dass er jetzt ein Psychotherapeut geworden ist.
Im Folge dieser toxischen Beziehung bin ich einfach irgendwohin reingesprungen, wenn ich mich verstanden und wertvoll gefühlt habe. Ich neigte sogar dazu, normales Verhalten der anderen zu übertreiben, da ich nicht wusste, dass eine Beziehung in einem respektvollen Umgang möglich ist. Wenn man sich selber nicht liebt, dann natürlich wartet darauf, dass die andere ihn lieben. Mir war in diesem Moment nicht bewusst, ob ich im richtigen Ort war. In Nachhinein schienen die nächste Beziehungen auch nicht so optimal. Nach der unzähligen Panikattacken, Therapie, Kämpf gegen meiner Familie, Enttäuschungen, Dienste, Uni-Abschluss usw. konnte ich endlich die Kontrolle meines Lebens übernehmen. Es war ziemlich hart und furchtbar, aber ich bin froh, dass ich geschafft habe. Wenn ich weinend aus der Wohnung meines jahrelangen Partner raus war, war es mir schon klar, dass ich geschafft habe, was Carrie nie machen können hätte. Ich konnte mich von meinem Mr. Big trennen, obwohl ich ihn immer noch liebte. Außer der Trauer hatte ich ein kleines Gefühl der Erleichterung und ich habe mich an diesem Gefühl fest gehalten. Ich habe geweint, vermisst aber diese Beziehung war "No-Go". Obwohl wir damals alles versucht haben, diese Beziehung zu ermöglichen, hat dieses große Klischee Recht: Liebe ist nicht genug.
Nun, jetzt werde ich in ein paar Monaten 30 und verheiraten. Mit einem Mann, auf den ich mich verlassen kann.. Wie erleichternd, wenn man sich selbst liebt -ohne zu erwarten, dass die andere dies tun. Wie turbulent und durchwachsend ist das Leben..
16.3.21
bir yil sonra tekrardan aile evi. ne kadar zor bir yildi. ozlemden geberecegimi sandigim gunler. uykumdan aglayarak uyandigim ruyalar. kaybetme korkum. onlari kaybetme korkumun gerceklige yaklastigi anlar. onlarsiz ne kadar cocuk ve aciz bir yanim oldugunu bir kere daha anlamak. gidemeye gidemeye en sonunda gerceklikten kopmak. aklin oyunlari ne fena.. kendini nasil da kandiriyor.
eteklerimizdeki taslari dokuyoruz. sevgimiz hep baki. ama sen neden bu kadar sinirliydin baba? canin neye sikkindi, is miydi, para miydi? hayir. peki ben miydim buna sebep baba? niye oyle ongorulemez bicimde patlardin aniden, korkuyla saklanirdim ben de. peki arabadan ofkeyle firlayip niye o cocugu dovdun ki baba? onun anne babasi bile yoktu. cevap yok. onun da vicdani aciyor ama. gozlerini kaciriyor. bana yogurt uzatiyor "yer misin?". yerim baba, ama otur anlat, dedem mi doverdi seni? dovmedi ama dedem seni. anneni dovuyordu, gozunun onunde. ah o annen. ne kadar cefakar bir kadindi babaannem. bir o kadar da zor bir insandi dedem. simdi daha iyi anliyorum neden bu kadar sinirliydin babana. belli bir yasa gelince de yeter dedin ve onune ciktin dedemin. "artik dovemezsin annemi". sonra 5 oglan el ele yaptiginiz o evden kactin gittin. ufacik yasinda yatili okula ve sonrasinda istanbul'a.. ne kadar acayip bir insansin baba. taksi soforlugunden garsonluga degisik pek cok isle hep kendi parani kendin kazanmissin. istanbul'da kah acayip kah elit ortamlara girmissin. koyden cikip kendini nasil da gelistirmissin. ama konusmazsin, duygularindan hep kacarsin. bu da senin cozumun.
beni cok istemissin, bugun bunu ogrendim. ben hep, annemin motivasyonuyla dunyaya geldigimi saniyordum. meger erteleyen annemken, sen "yeter artik, baba olmak istiyorum" demissin. bugun bunu duydum ya, o kadar mutlu oldum ki.. ama sen gozlerime bakamadin, utandin, onundeki sudoku'ya egildin. annem anlatmaya devam etti. cok heyecanliymissin annem hamileyken bana. ve ben dogdugumda da.. hastaneden cikacagim gun arabayi yikatmissin, temiz bir sekilde karsilamak istemissin beni. ozenmissin. evi gezdirmissin, kucaginda ben, gozlerim nesneleri algilayamiyor bile. demissin ki "bak bu guzel cicegimiz, buna zarar vermek yok". yillar sonra o cicegin dalini koparip da elektrik prizine sokacagimdan, bana elektrik carpacagindan habersiz.. dusunemezdin tabi ki neler yapacagimi. hemen konustun, hemen yurudun, yerinde durmadin diyor annem. sizleri dinlerken, o korkan cocuk cekildi sahneden, sevilen ve istenilen bir cocuk oldum aniden. sarildim, simsiki. seni sevabinla gunahinla kabul ettim. beni kabul ettigin gibi. ta en basinda.. beni hic tanimadan...
"ben cok ozur dilerim. ben boyle davranmamaliydim. anlayisla karsilamaliydim."
neyden bahsettigini biliyorum ama yine de soruyorum. ne icin ozur diliyorsun anne? a. konusunda, ben sana yanlis davrandim. kalbim cizliyor. aklima ne yardan ne de serden vazgecemedigim o zamanlar geliyor. "olsem de kurtulsam. birisini secmek zorunda kalmasam" diye dusunuyordum o zamanlar. panikataklar beni asla yalniz birakmiyordu. annesini seven bir evlat olarak nasil agir sucluluk duygulari tasiyordum. cunku bana "beni oldureceksin" diyordu. ah canim annem. asla hayal edemezdin ki sen boyle bir sey. senin o saf kalbin kendi gibi bir hikaye ummustu benim icin de. bilemedin ki ben kendi yolumu kendim cizmekte diretecektim. simdi, yillar sonra, beraber gelinlik bakarken, birden benden ozur diliyorsun. yillar onceki tavrindan dolayi. yaptiklarindan ve soylediklerinden. sen ne kadar yuce bir insansin, incesin, bunu yillarca kalbinde agirlik olarak tasimissin.. ve ozur dilemekten gocunmuyorsun. icimde duygulara dair bu kadar yogunluk varsa bu senin sayende. benimle konustugun, beni boyle yetistirdigin icin.. sonra devam ediyorsun. "ben donmeyecegini biliyorum zaten" diyorsun, birkac yil sonra ulkeye geri donecegimi sanan akrabalarin aksine. sesinde ne uzuntu ne de sitem var. aksine tekrar gecmisindeki bir hatayi dile getiriyorsun. "babanla seni daha onceden desteklemeliydik, daha onceden gitmeliydin" diyorsun. gulumsuyorum. "daha once gitseydim belki b. ile yolum kesisemeyecekti" diyorum. ben pisman degilim, sen de olma. sen beni suclamiyorsun, ben de suclu hissetmemeliyim. sizi terk edip gitmisim dusuncesiyle gelen sucluluk duygusunu kovusturuyorum. kimse kimseyi terk etmedi. asil biz birbirimizi daha da iyi bulduk. bir yil gorusemedikten sonra, eteklerimizdeki taslar dokuldukten sonra daha da anladik birbirimizi. daha da kavustuk.
21.1.21
3.7.20
k.
- onu ziyaret etmezsem laf soyluyor. telefonla aradigimda da konustugum sure uzerinden degerlendiriyor her seyi. her gun 5 dk arasam bir degeri olmaz mesela. 1 saat konusmamiz lazim telefonda, asagisini aramadan saymiyor. konustugumuzda da benim ilgilenmedigim konulardan bahsediyor ya da beni elestiriyor. isten cikip da 8'de eve gittigimde artik kafam kaldirmamis oluyor. yillar once, oglum daha cocuktu, beraber tatile cikmistik annem-ben-oglum. tatil yerine varir varmaz soyledigi sey ne oldu biliyor musun? sen yanlis adamla evlendin dedi. ben ona sikayetci olmuyordum ki kocam soyle boyle diye. ki ben kocami cok seviyorum. tatilin direkt basinda tuttu bunu soyledi. bir hisimla odadan cikmistim. boyle seyler beni uzaklastirdi. icimden gelmiyor. ne ziyaret edip gormek ne de aramak istiyorum. neyse ki 600 km otede oturuyor. aslinda ne biliyor musun? aslinda baskalari icin boyle uzerime geliyor. baskalarina bakin kizim beni her gun ariyor ya da kizim ev satin aldi demek istiyor aslinda. kendi istediginden degil, baskalari icin yasiyor. ama babama demans oldugu zaman cok iyi bakmisti. o zamanki hakkini yiyemem.
24.4.20
o degil de tum bu corona olaylari cikmasa evlenecektim ben. bu olay arada iyi kaynadi.
22.1.20
3.12.19
anksiyete: eski dusmanim tankla gelmis.
11.11.19
14.7.19
"seninle gurur duyuyorum. hic bilmedigim bir dili ogrendigin, calisip para kazanmak kariyerinde ilerlemek varken hepsini bir kenara itip sifirdan baslayabildigin, basina gelen turlu haksizlik ve zorluklari gogusleyebildigin, cocuklugundan beri hayalin olan ise baslayabildigin, calistigin ortamda kendini kisa zamanda sevdirip, caliskanliginla ovguleri toplayabildigin icin.. en cok da herkesten ve her seyden uzak oldugun bu yerde her gun, her an hayatta kalma cabasi verdigin icin."
sonunda psikiyatrist oluyorum. kendime 28. yas gunu hediyem de bu olsun: hayallerimin gerceklesmesi.
13.3.19
simdi ikinci bir sefer benzeri bir durumdayim. ayni hataya dusmemek, kendimi paralamamak, an'i zehir etmeden, keyifle ve yavasca yasamak niyetindeyim.
her seyin basladigi yerde duruyorum ve heyecanlanmak istiyorum. gecen yaz gidemedigimiz tum parklara bu yaz gitmek istiyorum. gecen sene dinleyemedigimiz tum konserleri bu sene dinlemek istiyorum. gecen sene goremedigimiz tum sehirleri bu sene gormek istiyorum. gecen sene agladigim gibi bu sene de aglamak istemiyorum. gecen sene uzuldugum gibi bu sene de uzulmek istemiyorum. gecen seneki yaptiklarim yeter. ben artik her seyin basladigi yerde duruyorum. yeni baslangiclara yol aliyorum.
dramaya gerek yok. ama hakkini de yiyemem gecen senenin: belki de tek iyi yani, sevdiklerimle gecirdigim o guzel anlardi.. oysa bu anlar bitmedi. rhine'in kiyisinda, stadtpark'ta, dom'da yeniden yasanacaklar. seninle, annemle babamla, kardesimle.. eski ve yeni arkadaslarimla.. bu yeni hayatimin baslangici. nadir hoca belki de en dogru seyi soyledi: yerinde baskasi olsa aklini yitirecegi bir savasta direndin sen.
ozgurlugun, kahkahan, nesen, hayallerin, yeteneklerin, sagligin, mutlulugun, huzurun ve gelecegin icin sen bu baslangici yaptin. sen kabina hicbir zaman sigmadin, unutma. telaslanma. korkma. sadece hevesli ve heyecanli ol.
25.2.19
*
"benim hayatimin amaci ne ve onunla ne halt edecegim? bilmiyorum ve korkuyorum. asla istedigim butun kitaplari okuyamayacagim; olmak istedigim butun insanlar olamayacagim ve yasamak istedigim butun hayatlari yasayamayacagim. kendimi istedigim butun becerileri edinecek kadar egitemeyecegim. bunlari neden istiyorum? hayatimda mumkun olan zihinsel ve fiziksel tecrubelerin tum renklerini, tonlarini ve cesitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum. ve korkunc derecede sınırlıyım. yine de gerzegin teki degilim: yavan, kor ve aptal degilim. gunlerini tekerlekli sandalyede geciren kolsuz, bacaksiz bir gazi degilim. ayagini suruye suruye akil hastanesinin kapisindan cikan o mongolumsu ihtiyar adam degilim. ugruna yasayacagim cok sey var, yine de anlasilmasi mumkun olmayacak kadar hasta ve uzgunum. belki bu hislerimi secenekler arasinda karar vermek zorunda kalmaktan duydugum nefrete dayandirabilirsin. belki de herkes olmak istememin sebebi budur -kimse beni ben oldugum icin suclamasin diye. kendi kisilik gelisimimin ve felsefemin sorumlulugunu ustlenmeyeyim diye. insanlar mutlu --- bu, kendi payindan memnun oldugun anlamina geliyorsa: acayip ya da istirapli uclari, merak edecek ya da soru soracak alani olmaksizin, tam da kendi sekline uygun bir cemberin icinde debelenip duran kanaatkar biri gibi rahat hissetmek. ben memnun degilim cunku benim payim sınırlı, tipki digerlerininki gibi. insanlar ihtisas yapiyorlar; insanlar kendilerini bir fikre adiyorlar; insanlar "kendilerini buluyorlar". ama kendini bulmaktan gelen asıl memnuniyet, boyle yaparak yalniz gulunc oldugunu degil, bambaska bir sekilde gulunc oldugunu kabul ettigini bildiginden, golgede kaliyor. ofkeli miyim? evet. neden mi? cunku tanri olmam -ya da siradan bir kadin-veya-erkek- ya da aslinda herhangi bir sey olmam mumkun degil. ben hissettigim, dusundugum ve yaptigim seyim. varligimi yapabildigim olcude etraflica ifade etmek istiyorum cunku varligimi ancak bu sekilde canli tutabilecegim fikrine kapildim. ama neysem onu ifade edeceksem, bir hayat standardina, bir sicrama noktasina, bir teknige ihtiyacim var - kendi kisisel ve acinasi kucuk kaosumu gelisiguzel ve gecici de olsa yerli yerine koyabileyim diye. bu standardin ya da sicrama noktasinin ne denli sahte ve dar goruslu olmasi gerektigini yeni yeni anliyorum. yuzlesmekte zorlandigim sey tam da bu iste."
*
"yazmak istiyorum cunku hayatin aktarimi ve izahini saglayan yollardan birinde one cikma istegi duyuyorum. yalnizca yasamak gibi muazzam bir isle tatmin olamam. hayata sonelerle ve sestinalarla hukmetmeli ve 60 watt'lik ampulle calisan kafam icin sozlu bir isik kaynagi yaratmaliyim. ask bir düştür ama ona inansaydim kendimi bile bile onun kollarina birakirdim. simdiyse her sey kanyonun dibindeki bir kaya parcasi gibi uzak, acinasi ve soguk - ya da pembe bir kizilcik agaci gibi sicak, yakin ve dusuncesiz geliyor. tanrim, duzgunce ve zekice dusunmeme izin ver; gunun birinde kim oldugumu ve hic sorgulamaksizin dort yillik bu yiyecek, gida, sinav, odev yiginina neden teslim oldugumu anlamami sagla. yorgunum, siradanim ve artik yalnizca az konusan biri degil, durmadan kendini tekrar eden biri haline geliyorum. yarin ölüme yaklasan yeni bir gun (ki bu benim basima asla gelmeyecek cunku ben kursun islemez birisiyim). portakal suyu ve kahve esliginde bir ceninin intihari bile goz kamastiriyor."
*
"ozverili olmamaliyim; kendi ozbenligimi gelistirmeliyim."
*
"var olmadigini kendime bile yeni yeni itiraf etmeye basladigim bir sey icin yas tutuyorum: anne sevgisi. yaptigim hicbir sey (evlenmek, "benim bir kocam var bu yuzden senin sevgine ihtiyacim yok" demek, yazmak: "bak senin icin bir kitap yazdim, senin bu, artik benimle gurur duyabilir, beni sevebilirsin" demek.) onun bana karsi olan sevgisizligini degistirmeyecek."
*
"ona bir basaridan bahsetmek neden boylesine yetersiz: cunku tek bir basari asla yeterli degildir: sevdigin zaman, ona suresiz olarak sahipsindir. onayladiginda, yalnizca tek eylemleri onaylarsin. yani onay ancak kisa surelidir."
*
"sorun yaratiyorum. simdiki zamana hurmet etmiyorum."
*
yillar once basladigim sylvia plath'in gunluklerini nihayet bu adana gezimde bitirdim. birkac yila yayarak okudugum bu kitabin, son kisimlarinda (intiharindan 5-6 sene onceki zaman dilimi) yazarligi nasil da hastalikli bir takinti haline getirdigi, icine nasil da kapadigi, bastirmaya calistigi (annesine ve esine karsi olan) ofkesinin altinda ne kadar ezildigi acikca gorulebiliyor. yazik. ingiltere'ye tasinmadan evvel terapistiyle kat ettigi ilerlemeler ve psikoloji hakkinda kendisini gelistirmesi devam edebilseymis, belki de bambaska bir sylvia plath biyografisi beklermis bizi.
kendini kisitlayip, yazmak/bir seyler uretmek icin zorladigi zamanlar nasil da yok etmis aslinda kendisini. bir yandan da insan onun kelimeleriyle bu takintilarini okudugunda "aman be! yazamiyorsan yazma, baska yollar dusun" diyesi geliyor. oysa yazmak, sadece yazar olmak degildi onun icin. benim doktor olmamin altinda nasil bir kabul ve sevgi gorme arzusu, kendini kanitlama istegi gibi degisik etmenler varsa, sylvia plath'te de vardi iste. cok dogru bir annenin, yanlis yapa yapa ogrenen kiziyiz ne de olsa..
11.2.19
buyuk umutlar, buyuk korkular ve buyuk cesaretle..
her iste bir hayir vardir diyerek gecirdigim ve ailenin, sagligin, sevginin her seyden onemli oldugunu anladigim bir yil. artik o buyuk adimlar atilacak, o guzel insanlar o guzel atlara binip gidecekler.
umarim.
17.1.19
babamla belki kavgali oldugumuz donemler icin biraz hak verebilirim, ama annem bunlari hic hak etmemis. hayatimda gordugum en sabirli, guzel kalpli, iyi niyetli, caliskan, durust ve iyimser insan. ben ise bir turlu onun kadar sakin ve iyimser kalamayan kizi.. acaba tum bunlar henuz 15 aylikken krese baslamam, bir turlu attachment'imi kuramamamdan mi kaynakli? terapistin soyledigi bu olmustu: bu anksiyetem, kaybetme korkum, annemden erken yasta ayrildigim icinmis.
neyse ne, olan oldu fakat ben kendimi artik bu kadar hirpalamak istemiyorum. annem gibi sakin kalabilmek istiyorum. biraz tevekkul. ama kime?
hayati hem ciddiye alip, hem de basima gelenlere sabretmek, her seye ragmen gulumseyebilmek istiyorum.
annem gibi.
7.12.18
Letter to my Daughter.
"thomas wolfe'un amerika'nin buyuk romaninin basliginda yazdigi gibi "yuvana donemezsin". kitabi sevmeme ragmen basligina katilmiyorum. ben bir insanin yuvasini asla terk edemeyecegini dusunuyorum. insanin yuvasinin golgelerini, hayallerini, korkularini ve ejderlerini teninin altinda, gozlerinin bir kosesinde ve muhtemelen kulak memelerinin kikirdaginda tasidiklarina inaniyorum. (...) cogu insanin buyumedigine inaniyorum. park yerleri buluyor ve kredi kartlarimizin borclarini oduyoruz. evleniyor ve cocuk yapmaya kalkisiyoruz ve buna buyumek diyoruz. bence asil yaptigimiz sey yaslanmak. yillarin birikimini bedenlerimizde ve yuzlerimizde tasiyoruz ama genellikle kendi benliklerimiz, icimizdeki cocuk, hala bir manolya kadar masum ve utangac. cok bilgili ve kulturlu davranislar sergileyebiliriz, ama ben inaniyorum ki kendimizi en cok, kendi icimize girdigimiz ve ait oldugumuz bir yeri, belki de gercekten ait oldugumuz tek yeri, yuvamizi buldugumuz zaman guvende hissediyoruz."
"acimasiz bir durustlukten bahsetmiyorum. hicbir konuda acimasizliktan soz etmem. ama durust olmak insani fevkalade ozgurlestirir. insan bildigi her seyi soylemek zorunda degildir, ancak soyledigimiz seylerin dogru olduguna dikkat etmemiz gerekir."
"bagimsizlik sert bir icki gibidir; gencliginizde icecek olursaniz, beyin uzerinde taze sarapla ayni etkiyi yapabilir. tadinin guzel olup olmamasi onemli degildir, insanda bagimlilik yaratir ve her kadehle birlikte icen kisi daha fazlasini ister."
"wilkie, 'simdi su koltuga otur, iste sana sari bir bloknot ve tukenmez kalem. senden sukretmen gereken seyleri yazmani istiyorum,' dedi.
'wilkie ben bundan bahsetmek istemiyorum, sana delirmek uzere oldugumu soyluyorum.'
'once sana yazmani soyledigim seyleri yaz ve tum dunyada bir koruyu ya da bir senfoniyi ya da aglayan bebeklerin sesini duyamayan milyonlarca insani dusun. duyabiliyorum, tanriya sukur, diye yaz. sonra bu sari bloknotu gorebildigini yaz ve tum dunyaya bir selaleyi, ciceklerin actigini veya sevdiklerinin yuzunu goremeyen milyonlarca insani dusun. gorebiliyorum, tanriya sukur, diye yaz. sonra okuyabildigini yaz. tum dunyada gunun haberlerini, evden gelen bir mektubu, yogun bir caddedeki dur isaretini okuyamayan milyonlarca insani dusun ve..'
wilkie'nin talimatlarini dinledim ve sari bloknotun ilk sayfasinin son satirina ulastigimda, bu delilige neden olan sey silinip gitmisti.
(..) herhangi bir sey yazmaya karar verdigimde, aldigim tum ovgulere ragmen icimi bir guvensizlik duygusu kaplar. eyvah, simdi bir sarlatan oldugumu, gercekten yazi yazamadigimi, iyi yazi yazamadigimi anlayacaklar, diye dusunurum. perisan bir duruma gelirim ve sonra, yeni bir sari bloknot cikarir ve o bos sayfaya yaklasirken, ne kadar sansli oldugumu dusunurum.
hayat gemim, sakin ve yumusak denizlerde yurumeyebilir. yasamimdaki mucadeleci gunler parlak ve umut vaat edici olmayabilir. firtinali ya da gunesli gunlerde, muhtesem ya da yalniz gecelerde, minnettar tutumumu her zaman korududm. karamsar olmakta israr etsem bile, her gunun bir yarini vardir.
bugun cok sansliyim."
"her seyi bilmek zorunda olmadigimi dusununce rahatliyorum. sadece bildiklerimi bilmenin yeterli oldugunu ve bildiklerimin her zaman dogru olmayabilecegini hatirlatiyorum kendime.
sevdigim birinin kaybinin ardindan kendimi ofkeyle dolu buldugum zaman, tum ilgi ve sorularimin merhum sevdigimden ogrendiklerime veya ogreneceklerime yogunlastirmam gerektigini kendime hatirlatmaya calisiyorum. iyi bir hayat yasamam konusunda bana yardimci olabilecek ne birakmis bana?
daha nazik, daha sabirli, ve daha comert,
daha sevecen, daha kolay gulen,
durust gozyaslarini kabul etmeye daha hazir olmayi ogrendim mi?
vefat eden sevdiklerimin bana biraktigi mirasi kabul edersem,
onlara sevgileri icin, tanriya da onlara verdigi hayat icin
tesekkurler, diyebilirim."
12.11.18
kendime not:
ne kadar konusulmayan duygu varsa hepsi en olmadik yerden patlak veriyor. (bkz. wanderlust s01e05)
odadaki fili gormezden gelmek adina, kendine yeni problemler yaratma.
ozellikle cevrende seni seven insanlara bu yuzden catma.
annenle aran iyi, babanla iyi, sevgilinle iyisin, kardesinle iyisin.
donup de bunlara bok atma.
bagir, agla, yastiklara yumruk at.
konus, dusun, dinle.
8.10.18
letzte 4 Monate
Zuerst war es alles in bester Ordnung. Dann hat es nicht geklappt. Wenn ich am Sommer 2018 gedacht hätte, hätte ich angenommen, dass ich und B. in Deutschland sein würden. Leider sind wir immer noch hier und meine Hoffnungen auf unsere neue Lebens baut tagtäglich ab. Ich muss mich jeden Tag zwingen zu erinnern: Was habe ich erreicht? (Du bist viele Vorstellungsgesprächs eingeladen worden und du hast mit ihr auf Deutsch gesprochen!) Wie schnell konnte ich Deutsch? (Ungefähr dauert es 1 Jahr, um das B2-Niveau zu erreichen.) Außer dem Visumsprozess, wie glücklich bin ich? (Du bist sehr glücklich und verliebt in ihn. Auf ihn kannst du Häuser bauen- jedenfalls!)
Ich versuche, zweimal pro Woche Joga zu machen, das Rauchen (besonders Gras) aufzugeben, mich mit Menschen, die auf mich positive Wirkung haben, zu treffen und vor der Zukunft kein Angst zu haben. Das ist mein Leben, ich hab meine Wahl und ich muss mehr warten. Mal sehen..
25.8.18
kendimi sakinlestiremiyorum. sabah 6 oluyor, gozumu kirpmamisim. en ufak bir ses dikkatimi dagitiyor. tirnaklarimin kenari kaniyor, sag basparmagimin kenari soyulmus mesela. isira isira dudaklarimi da kanatmisim. sag bacagimin arkasinda inanilmaz bir agri var. sabahlara kadar uyuyamiyorum. surekli o bacagim "burdayim" diyor, "burdayim, hicbir yere gitmeyecegim. bu agri hep burada kalacak. senin burada sıkışıp kalman gibi." aklimi ise kapatamiyorum. surekli konusuyor. ne diyor?
"vize alabilecek miyim? vizeyi aldigimda hastane beni hala isteyecek mi? hala almanca konusabiliyor muyum? daha ne kadar issiz kalacagim? almanya'da tutunabilecek miyim? bunlarin hepsi bosuna mi?"
bunlarin hepsi bosuna miydi?
emeklerim, ozverilerim, streslerim, bu ugurda doktugum paralar..
elimden gelen her seyi yaptim ama yine de yetmiyor. insan kendini cok aciz hissediyor. bu yuzden daha da gozume batiyor her sey: issizligim, evsizligim, bu yasta hala arafta kalmis olmam..
6.6.18
12.5.18
+ lady bird.. is that your given name?
- yeah, i gave it to myself. it's given to me by me.
5.3.18
bugun bogazici'nde kahvalti yaparken ogrencilere bakip tam bunu diledim. tekrar 22-23 yasinda olabilmeyi.. o gunlere donebilmeyi degil de su anki kafamla, kosullarimla, sevdigim insanla beraber o yasa donebilmeyi isterdim. ah! insanlar 50'lerinden sonra ikinci baharlarini yasarken nasil gecmisten pismanlik duymamaya dayaniyorlar? (belki de geriye bakmayi kestikleri ve "su an"a minnettar kalabildikleri icindir.)
aklimda asla "burada mi kalsaydim?" ya da "keske bu yola hic girismeseydim" cumleleri donmuyor. aksine buraya baktikca "umarim gidebilirim" diyorum. cunku kendimi ikna etme girisimim esnasinda burayi curuttum. kopruleri yaktim. ve tum bu surecte burasi kendi kendini de yok etti. herkes kabuguna cekildi, o eski parlak guluslerimiz yok artik. herkes kendi hayatina bakiyor. insanlar evleniyor, cocuklar doguruluyor, uzmanliklar tamamlaniyor, yeni evlere tasiniliyor. herkes hayatini kurmaya basliyor.
peki ben ne yapiyorum?
eskiyi yiktim ama yeniyi kurabiliyor muyum?
eskiden "gelecek" diye dusundugum sey oyle umut dolu, oyle parlakti ki bugunlerle alakasi yoktu. peki ben ne zaman bu belirsizliklerden kurtulup, net bir sey gormeyi basarabilecegim? guluyorum, egleniyorum ama icimde hep bir huzursuzluk var. oldugum yeri garipsiyorum. ne adim atabiliyorum, ne de gorebiliyorum. kendimi hic bu kadar caresiz hissetmemistim. ve eminim bundan beterleri de siradadir. (nasil da iyimserim!)
hayatimin en buyuk sinavlarindan birini veriyorum. aslinda tek yapmam gereken akil sagligimi yitirmeden beklemeye dayanabilmek. hicbir sey icin gec degil. sadece dayan. dayan. dayan. dayan. dayan.
27.2.18
hayatimda ilk defa birisiyle bu kadar uzun sure beraber yasadim.
ve ikisi de cok guzel deneyimlerdi.
tabi kendi evimde olmamak, ilk gunler pms'in de etkisiyle cok zorluydu. olay turkiye'yi ya da oradaki insanlari ozlemek degildi. olay, oldugum yere sigamayisim, bulundugum yerde rahat hissetmememdi. her sey yabanci geliyordu. bana! yillarin alman hayrani dide'ye her sey yabanci gelirse, digerleri napsin? hakkini odeyemem ki b. bana cok destek oldu. oradayken kendimden mesuldum, issizdim, ogrenciydim, odevlerim vardi yapiyordum. buraya gelince, sinavi gecmis olmanin verdigi ozguvenle her sey daha iyi olur sandim. oysa olmadi.
korkuyorum.
oyle korkuyorum ki uykularim kaciyor.
oyle korkuyorum ki alkole siginmak istiyorum.
ancak vazgecemem. bunun icin her seyi silip attim. bu yola girdim. bunu deneyecegim.
olay kendime sefkat veya sabir gostermek ve destek olmaya gelince yine basaramiyorum. yine hircinlasiyorum. yine kendi ayagima sikiyorum.
yapma, nolur yapma.
bir seyler degismis olsun amk artik. 27 yasina geldim. su hircinligi bir kenara birakayim artik.
sakinlik istiyorum. umudumu kaybetmemek istiyorum.
harika bir 2 ay gecirdim. kendimden beklemedigim kadar ileriye gidebilecegimi gordum.
bu yuzden ve pek cok sebepten, bunu yapacagim. bunu yapmaliyim.
24.10.17
20.10.17
14.8.17
8.8.17
14.6.17
annemin attachment sorunlari var. erken yasta ailesinden ayri kalmasi gerekmis, parasiz yatiliya gitmis. furuzan romani gibi anadolu kokan anilari var. devletci bir yapisi var. iyilige ve allaha inaniyor. ve bu onu huzurlu kiliyor. benim de basimi agritmasini azaltiyor. bu yuzden annem ve allah arasina girmiyorum. annem kendi erken donemde yasadigi ayriligi ve ebeveynlerinin cook yasli olmasi sebebiyle aileye doymus diyemeyiz. allahtan babam evcimen de romantik olmasa bile annem hayalindeki aile yasantisini surdurebiliyor. annem kontrol etmeyi sever, bir tek beni kontrol edemez. o zaman da vicdan kozunu oynar. annemin benimle alakali cok farkli bir ideasi vardi ama bendeniz ailenin kara koyunu oldugum icin, annesel beklentilere tepki her seyi yaptim. ilk gozagrisi olmam bir yana, meslektas olmamizin da benimle olan iliskisinde onemli bir yeri var. dilara'ya karismadigi kadar bana karisiyor, bana dair beklentiler buyutuyor. her seferinde de yikiyorum bu beklentileri (bkz. erkek secimleri, kariyer secimleri..) ama o da bir turlu bikmiyor tekrar beklenti duymaktan. boyle bir danisikli dovus bizimkisi. ne yardan ne serden demisler. oyle iste. annem nasil ki beni tutup icine sokarak sevmek istiyorsa, ben de ondan o kadar uzaklasarak sevmek istiyorum onu. uzaktan, uzaktan. ama icime kismen dogan sey ise ben ne kadar bunu istesem de ailemin saglik durumlari nedeniyle onlardan uzaklasamayacagim ve gencligimde aileme cektirdigim uzuntuleri, yasliliklarinda onlara bakarak odeyecegim yonunde.
umarim yanilirim.
babama ne zaman saygi duymayi biraktik, hic bilmiyorum. en baslangicta bir korku unsuruydu, surekli azarlardi, bagirirdi, surekli korkuturdu. gozyaslarim dokuldukce daha cok kizardi: niye bu kadar sulugozsun, neden agliyorsun her seye, guclu olsana! babamin takintisi guclu olmak, intihari anlayamayacak kadar empati yoksunu bir insan. kendisi kaya kadar guclu ama bu hareketsizliginden kaynaklaniyor. dusunuyorum da hayatta ne zorluk yasadi diye, yok bulamiyorum. hayatta bir seylere elini uzatmadigi icin o el hic yorulmadi da. ama benden beklentileri cok karisik: misal karinca gibi caliskan olan annemin benden kariyer beklemesini anlayabiliyorum, fakat babam? sen kimsin ki? sen neden yani? sen bir kere hayati salivermissin, rolantide gidiyorsun. beni hengamenin icine atmak ve ondan da sagsalim bir ruh haliyle cikabilmemi neden istersin? ha bunu istiyorsun, bir yandan da evinin kadini ol, cocuklarinin anasi ol diyorsun. tasak mi geciyorsun derler adama, ama iste babasin diye sana diyemiyorum. yasim ilerledikce bu ebeveynlerin torun ve evlilik beklentisi beni daha da hayrete dusuruyor. keske 3. cocugu kendileri yapsalarmis da su anda benden torun beklentisinde olmasalarmis. ben de tabi ki bilerek ve bilmeyerek bu ihtimali oteliyorum: sevgili secimlerimle, kariyer secimlerimle.. yine donduk geldik ayni noktaya yani.
ya su ergenligi animsatan "ailenin inadina hareket etme" huyumu ne zaman birakacagim acaba? yapmiyorum diyorum ama donup hareketlerime baktigimda yine bir inat buluyorum. o inadi kirsam, kendime sarilsam, kendimi dinlesem, ne iyi olacak.
ben ne istiyorum?
ben aslinda oyle lanse ettigim gibi evlilik karsiti, cocuk dusmani degilim. sadece optimum kosullara inaniyorum ve henuz o kosullarda olmadigim icin boyle bir beklentiye girmiyorum. henuz yerim yurdum belli degil. tamam, sevdigim bir adam var ama bakalim o kim, nasil birisi, benimle olmak istiyor mu, bunlari bilmiyorum. ki ben cok bilmek ve guvenmek isteyen bir insanimdir!
ozetle altindan kalkamadigim durum, bendeki uzaklasma arzusu ve annemlerin beni dizinin dibinde isteme halinin hicbir uzay noktasinda kesismeyecek olmasi. terapistimin ve kardesimin dedigi gibi 26 yildir yapamadigim seyi yapip ailemi kabullensem, belki bir seyler olur. surekli onlarin beni kabullenemedigini soylemek kolay olani, oysa ben de onlari kabullenemiyorum. aile sanki cok onemli olmaliymis gibi geliyor. diger ucta da aile hicbir seyimizdir gercegi yatiyor. arasini bulamiyorum. tutturamiyorum. ve tutturanlara ozeniyorum.
1.6.17
aramızda aşktan daha iyi bir şey var: suç ortaklığı
biz, tekil kişiler olarak, ruh olarak birer birer yaşarız. kişi, tek bir kişi olarak. ortaklık, umut edebileceğimiz en iyi şeydir, ve ortaklık çoğu kişi için dokunmak demektir: elinizin bir başkasının eline dokunuşu, birlikte yapılan iş, birlikte çekilen kızak, birlikte edilen dans, beraber dünyaya getirilen çocuk.. biz sadece tek bir vücuda ve iki ele sahibiz. bir çember oluşturabiliriz, ama bir çember olamayız.
ah, ne umutlu sey seni sevmek.
17.4.17
ulkeyi birak, kendi mikrokosmosumda da huzurlu degilim. is hayati hic bekledigim gibi degil, bu tembellikten degil. tamamen patolojinin bana uymamasiyla iliskili. o kadar sigisamiyorum ve -mis gibi yapiyorum ki is arkadaslarim surekli "neyin var? bir seye canin mi sikkin?" diyorlar ve suratlarina bagirarak EVET CANIM SIKKIN CUNKU PATOLOJI DE NE AMK diyemiyorum. yokbisiy diye gecistiriyorum.
ama gecmiyor.
hayatimi hayalimdeki, idealimdeki seye indekslemek istemiyorum cunku HAYALLER ASLA BEKLEDIGIN GIBI CIKMAZ. ama duramiyorum, kendimi yeni evimi duzenlerken hayal ediyorum, b. ile beraber yaptigimiz gezilerde, yemeklerde, o guzel gelecekte goruyorum. simdiki zaman o kadar korkunc ki gelecege odaklanmak, beni toparlayan tek sey.
simdinin korkunc hali bende kirbac etkisi yaratmali ama aslen.
kendime not:
daha cok calis. hep calis. her boslukta calis.
1 ay sonra arastirma yapmaya basla.
bu yaz sonunda onunu gorebilir hale gel.
27 yasinda yeni hayatina basla.
5.3.17
if not you, then who? if not now, then when?
benim yaptigim sorgulamarin 10%'unu bile yapmaksizin "seni destekliyorum" dedi.
benden biktigi icin mi yoksa bana olan inancindan mi, bilemiyorum.
galiba inancindan..
icinde kalacagina dene ve gor dedi.
bunca yildir hayatta karsima cikan seylere karsi tavrimin "icimde kalacagina, gotumde patlasin" oldugu dusunulurse pek de haksiz degil.
burada oturup aglayip, sizlanmaktansa denemeliyim. deneyecegim.
olmazsa o zaman dusunurum.
su an elimde pek cok sey varken, her seyi bir kenara birakip, bir adim geriye atip sifirdan baslamak istiyorum.
denemek istiyorum.
tum bunlar olurken de ha nisan, ha mayis, ha beraber calismak, ha calisamamak, sabah ise beraber gitmek vs gibi detaylar onemsizlesiyor.
nihayetinde "yapacaksin sen bunu" dedigim adam, beni surekli "yapacagiZ" diye duzeltiyor.
cevremdeki herkes, annem-kardesim-arkadaslarim-sevgilim beni "bana" ragmen seviyor.
peki ben neden durmuyorum?
neden ikna olamiyorum?
annemin baktigi kucuk alandan, bu is oyle yapilabilir gorunuyor ki umut doluyorum.
olayi evirip cevirip en ince ayrintisina kadar inceleyince ise mutsuz oluyorum.
bu yuzden, ben elimden geleni yapip, gerisini tevekkule birakacagim.
zaten basima ne geliyorsa su inancsizliktan geliyor.
her seyi kontrol edebilirim saniyorum, oysa hayatin akisi diye bir sey var. kimisi de diyor ki iste: kader.
2.3.17
mein bauch tut weh
iyi seyler olacak. iyi bir sey adina yasiyorum bu agrilari. ama soylemesi kadar kolay degil. kendimi yine victimise ediyorum ama buna bir son vermem lazim. gelecegi planlayamam ama gelecegimi sekillendirebilirim. su anda da boyle bir yola giriyorum. ben bunu becerebilirim. ben gucluyum. dusundugumden daha gucluyum. yasadigim tum o sarsintilardan bir sekilde cikabildiysem, bunca yildir kafama koydugumu yaptiysam, yani ben dide isem, ben bunu yapacagim.
ben o kara koyunum.
1.2.17
27.1.17
4.1.17
o korku, o eski korku donup oturdu gogsume tekrardan. kendime sikca tekrarlamam gerekiyor ki: yarin yasayacagimiz bile belli degilken, tutup da yanimda uyanacagina inanmak naif kalir. elinde ne dun ne de yarin var. sadece su anda.
su an
su an
su an
su an
tam da durdugun yer
28.12.16
26.12.16
- sanki hayatim gozlerimin onunde paramparca oluyor, dagiliyor gibi hissediyorum. ve isin ilginci bunu sakinlikle izliyorum, icimden bu gidisata dur demek icin en ufak bir istek gelmiyor.
dev bir belirsizlik denizinin ortasindayim. olumunu basindan kabullenmis terminal donem hasta gibi, sonuma hicbir etkimin olmayacaginin farkindayim. cunku bu bana hayatimin en buyuk dersi oldu. yil 2016, yasim 25, ben ilk defa o kliseyi anladim: hayat, sen planlar yaparken basina gelenlerdir.
yillardir kendini ifade ettigin, senin sen olmana yol acmis hedeflerin bir anda imkansiza donusur. en beklemedigin anda birisi cikip gelir ve tekrardan evini bulmus olursun. asla ayni noktaya gelmeyecegini bekledigin annenle, yan yana durdugunuzu fark edersin. olur bunlar, hepsi olur. hayat bu ya, seni sasirtir iste.
benim guzel planlarim vardi: kendimi kurtaracagim, insanlari kurtaracagim, hayati anlamlandiracagim, kisaca guzel seyler yapacagim bir hayatim olacakti. md olmam yetmeyecek, bir yandan da phd yapacaktim. paperlar yayinlayacak, su an ozenerek baktigim bol citationli hocalarim gibi sci'larim olacakti. bilim, benim merak duygumu doyurabilecegim yegane yol ve yurtdisina cikis kapimi aralik tutacak, su hayatta kalici bir yer edinmemi saglayacak seydi. yitirdigime inandigim edebi yonumu, bu sekilde canli tutacaktim. bir roman yayinlayamasam da makale yayinlayacaktim. ne naif bir dusunce!
her seyden once, bu guzel planlarimdan cok once bir dide vardi. dokundugu seyleri guzellestiren, gordugu seylerde guzel detaylari bulan, guzele ve guzellige inanan.. o dide okuyordu, o dide merak ediyordu, o dide fotograf cekiyordu, o dide siir yaziyordu, o dide tanimadigi insanlarin hayatlarini dinliyordu, o dide vardi ve ben onu cok ozluyorum. o dide'nin yerine hangi noktada biliminsani, doktor, dolu dizgin kendini kariyerine adayacak dide'yi koydum bilmiyorum ama galiba bundan artik sikildim. cunku belli ki o dide kendisini kariyerine adiyor, bu yolda kendisine gereginden fazla yukleniyor ama o kariyer donup de dide'ye gelmiyor. planlar islemiyor.
o zaman
change of plans.
dunyaya bir kere geldigim gercegini nasil da gozardi edercesine yasadim son yillarimi.
hepsi beni bir noktaya getirdi eyvallah.
ama artik daha fazlasini istemiyorum.
hirs, kizginlik, ofke, stres, beklenti, sucluluk..
mutlu olmak istiyorum. huzurlu olmak istiyorum.
kendime dair neyin yetersizlik hissine kapiliyorsam, onu artik kapi disari etmek istiyorum.
cunku yetersiz degilim. yetersiz olan tek sey zaman. icimde tasidigim tum agir duygular da bu yetersiz zamanin yaninda oyle anlamsizlasiyor ki.. beni oyle dibe cekiyor ki..
yeni yil hedeflerim:
- isin hayatta kendini ifade etmenin tek yolu degil.
- sen dide olarak, cok daha fazla sey yapabilirsin. kendini kisitlama.
- secimlerinle barisik ol. cunku secimlerin seni sen yapan seyler.
- kendine inancini kaybettigini saniyorsun, oysa sadece durdugu yeri unuttun. kendini affet ve sev. ki baskalarinin seni sevmesine izin ver.
- ve hayatta hicbir sey kalici degil. en basta da sen. bu yuzden izin ver zamana ve hayata. su, yolunu bulsun, izin ver.
17.12.16
16.12.16
12.12.16
5.12.16
onun gozlerindeki cocugu gormek, guldugunde dudaklarindan tasan nesesine sahit olmak, heyecanliyken ellerimi tutarak o heyecanini paylasmasi, mutemadiyen karisik kafasiyla "bilmiyorum" demesi, her seyden kacmak istercesine kafasini kollarima gommesi, kollarimdaki izleri, her sey, bir butun olarak guzel hissettiriyor.
buna ragmen yetmiyor.
1.12.16
iyi bir insan.
son yillarda -ozellikte intornluk sonrasinda- hayatla olan iliskim daha ciddi ve aydinlik olmaya basladi. eskiden "buyuyunce ne olmak istiyorsun?" diyenlere, "insanlari rahatsiz etmek istiyorum" diyen ben, yerini "insanlara dokunmak, hayati guzellestirmek" isteyen birisine birakti.
sikayetci degilim. zaten bu kadar negatif veya ofke dolu bir insan olmadigimi icten ice biliyordum ama sanirim o kadar suffer ediyordum ki cevremdekiler basta olmak uzere, insanligin da bu sureci yasamasini istiyordum. varolusuma katamadigim anlami, insanlari rahatsiz ederek kazanmaya calisiyordum. bir sey, seni rahatsiz ediyorsa dikkat ceker, oteki turlu yok olup gitmeye mahkumdur gibi bir kafa bu. kendisine yuklenip duran.
simdi anliyorum ki yaptiklarim, yapiyor olduklarim ve yapmak istediklerim iyi bir insan olma amaci tasiyor.
kimseye yalan soylemiyorum, kimseyi kandirmiyorum, aptal yerine koymuyorum, bilerek kimseye kotuluk yapmiyorum.
bunlari yapan o kadar cok insan var ki. ustelik cok da yakinimdalar, belki sevgilim oldular, belki de arkadasim. ama varlar, coklar.
"iyi bir insanim" aydinlanmasindan sonraki surec uzucu yalniz.
madem o kadar iyi bir insansin, niye kimse kiymetini bilmiyor? niye yalnizsin? yapayalniz olecekmissin gibi bir his, seni hic birakmiyor? niye seni sevmesini istedigin adam seni sevmiyor?
insanlar, iyiligi takdir ediyor ama iyiligi tercih etmiyor.
bu kadar basit aslinda. bu iyilik, onlara ne kadar eksik olduklarini, yanlis yaptiklarini kanitliyor ve insani bilirsiniz, yuzlesme konusunda, cok basarisiz oluyor.
bu yuzden sik sik tekrarla kendine
ne kadar yalnizsan, o kadar dogrusun aslinda
sen iyi bir insansin.
ve iyi bir insan olmak istiyorsun.
14.11.16
10.11.16
5.11.16
08.10.12 tarihinde kardesim demisti ki:
"Istedigin gelecek planini yap abla. Istersen okulu birak, istersen turkiye'de yasama. Senin kararin, senin hayatin. Elinde bu ozgurlugun oldugunu unutma. Annemler ve ben hayatinda bu anlamda hicbir sey ifade etmeyiz. Istedigini yap, cidden. Ama firsatlari degerlendirmesini de bil. Mesela su an almakta oldugun tip egitimini degerlendir, psikiyatri uzmanligi yap, erasmus yap . Icinden ne geliyorsa. Ama mantikli davranmayi da unutma. Eger hayatinda mutlu olmak istiyorsan bunun icin iki yol var: ya isteklerini azaltacaksin, ya da elindeki imkani artiracak ve kullanmasini bileceksin."
hicbir sey degismemis 4 yilda.
1.11.16
timing is everything
kasim 1 bugun tarih olarak.
kollarini yastigim yapmak disinda bir karar aldigim soylenemez. o da bana bagli bir karar degil, heyhat!
30.10.16
26.10.16
25.10.16
insanlari siktir et. icimde henuz insan sevgisinin i'si yokken bile psikiyatrist olup, hayati anlamlandirmak istemistim. kendimi anlamak. kendime yardim etmek. yaralarimi sarmak, opmek, kollamak. sonra insanlar geldi. insanlara yardim etmenin buyusu ve fedakarlik. oysa belki de hakikaten insanlar aradaki parazitlerdi. ben kendime yardim etsem en basta, asil herkese oyle faydam dokunacak.
kendime yardim etmenin yolu baglari kirmaktan geciyor. o nereye gidersem gideyim uzayip benimle gelen annemin kollari var ya.. onlari eklem yerlerinden catirdatarak koparmak istiyorum. her sey kirilsin, tuzla buz olsun istiyorum. ve hayatta ilk defa olmeye yakin hissetmek istiyorum. ciplak, korunmasiz, kimsesiz. o da ilk defa kaybetmeyi gorsun. sonra sariliriz. ve bu kez hakikaten gercek bir sarilma olur ilk kez.
19.10.16
17.10.16
bir anda dokuluverir bes yilin icinde biriken kisimlari annene karsi.
ve isin ilginci, anlar o da seni.
sana ilk defa hak verir.
aklinin canavarlari, uykularinin karabasanlari meger gercek degilmis.
herkes her seye alisabilirmis.
belki de buralardan gitme vakti gelmis.
7.10.16
bir gun tenime degen gunese, burnumdaki tuzlu deniz kokusuna, beyaz tuylu sevimli kediye, yedigim leziz bir yemege, etrafimdaki insanlara sukrediyorum.
ertesi gun daha fazla yasamak istemiyor, dayanamiyor, olmeyi diliyorum.
eriskinligin en cok kendi hayatina dair sevabiyla gunahiyla birtakim karar almali kismini sevmedim.
aslinda basindan beri deliler gibi istedigim buydu. birey olmak. ama artik otesi icin cok yorgun hissediyorum. cok kirgin hissediyorum. kimseye bir sey anlatmaya gucum yok. sadece oylece durmak istiyorum.
ben cok mutsuzum.
29.8.16
11.12
kapakları açma gibi bir işlevi var
kirli anıları dolaptan çıkarıp
yıkama akabinde kurutma
sonra da yatağın üzerine serme
yok, serme.
28.8.16
31.7.16
i'm a high school lover and you're my favorite flavor.
uzanip kendi yanaklarimdan opuyorum.
21.7.16
8.7.16
this too shall pass
kendime bu yasimda en cok hediye etmek istedigim sey kendime olan inancim.
"meraba benim adim dide" diyip tanimadigi insanlarla tanisabilen, rahatca kendini ifade edebilen 6 yasindaki dide, "ben mezuniyet toreni icin bir yazi yazdim ve bunu okumak istiyorum" diyip 150 kisilik donemin ve ebeveynlerin onunde liseden mezun olmak hissiyatlari paylasan 17 yasindaki dide, durmasi gereken yeri bilen, bazen de durmayan ve kafasini koydugunu yapan her-yastaki-dide icin..
"kendimi basarisiz hissediyorum" dedigimde, "define basari" diyen pinar hakli aslinda.
sen kendine olan inancini, ders basarisindan ibaret gorursen, hayatindaki ilk ise bagli basarisizlikta da yikarsin o inanci.
oysa su vakte dek ben bundan ibaret degildim.
egomu dusundugumde hafiflik hissediyorum dedigim zamanlarda bile adim gibi biliyordum, ben guzel bir seyler yapabiliyorum. yapabildiklerim sinirinda su hayata, su insanlara dokunmak istiyorum. elim uzandiginca, dilim dondugunce.. bir yaslinin elini tutmak, yoldan gecen birisine pecete uzatmak, tanimadigim birisine gunaydin diyip gununu guzellestirmek kadar ufak ve naif isteklerim var hayata dair.
adim gibi de biliyorum, psikiyatrist olamasam da bu devam edecek. su an degilim cunku, su an araftayim, hicbir seyim ve her seyim aslinda. her seyim ben.
ben iyi bir insanim. bunu kaybetmek istemiyorum. bunun devami [doktorluk-psikiyatri-iyi bir es olmak-anne olmak vesair] detay sadece. hicbiri olmayabilir veya hepsi de olabilir. ben 25 yasindaki bir dide olarak bunlarin disindayim zaten.
sunu yazmak bile nasil ferah hissettiriyor.
su igrenc ve ders calismaya calismakla gecen dark zamanlara ragmen hissettigim su ferahlik zaten benim kurtaricim. kararlarimin arkasinda durma gucum. ah bu ferahlik, ne ozlemisim seni!
bunlar gececek, biliyorum.
cevremdeki herkes bir sekilde hayatina devam ederken, bendeki bu arada kalmislik, pause'a basmislik hissi cok kotu mu? tabi ki kotu!
en son ne zaman gunes'in tenime degdigini hissettim (gunes altinda yurumekten bahsetmiyorum, o an'in kiymetini bilmek gibi bir sey bahsettigim) bilmiyorum. kitap okumayi, aylaklik yapmayi, hayatimdan haksizlik yapmadan insan cikarabilmeyi, hayatima korkmadan insan alabilmeyi, en cok da ise yaramayi ozledim.
ama su an bile yariyorum aslinda. o ufak ve naif isteklerimle, sartlarim el verdigince.
kendime bu kadar yabancilasmis olmama sasiyorum.
kendimden bu kadar vazgecmis olmama.
kendime bu kadar kizgin olmama.
kendime bu kadar uzak kalmama.
zamaninda mete'nin yaptigi underestimation'dan sikayetciyken, su an bunu en cok kendime yapmama.
sev kendini 25 yasindaki dide. cunku seni senden baska kimsenin sevgisi kurtaramaz.
27.6.16
28.5.16
23.5.16
ilk gordugumde oyle yerde atarken o kadar korktum ki. kalp krizi mi gecirdi, napalim, ne olacak simdi diye bilinmezliklerle bir de baktim disardayim.
birkac saat kaldik dilara'yla orda. kiziyla konustum uzun uzun. telefon numarami verdim. bir sey olursa mutlaka haber vermelerini soyledim.
eve girdik, dilara sarildi bana.
ben ise hoykurerek aglamak istedim.
hasta/muhtac/yasli/yalniz/zorda insanlara dayanamiyorum. hepsine gozum gibi bakasim geliyor, ellerinden tutmak, sarilmak, sarmalamak.. ama su an hicbir seyim ben. doktorum ama degilim. araftaki biriyim. oysa keske isimin ehli olabilsem, keske uzmanlasabilsem istedigim alanda, o kadar cok yapmak istedigim sey var ki.. yardim edilecek o kadar insan var ki..
ama gercekler nasil? hala onumdeki sinavi gecmem gerekiyor. doktorluk yapamiyorum. ev kizindan halliceyim. ve o kadar kiziyorum ki kendime bu sinav "oyunu"nu kurallarina gore oynayamadigim icin. cunku kimse de sana "canim sen iyi bir hekim olursun, ozverilisin, sefkatlisin" demiyor. bu caresizlik karsisinda hic bu kadar kizgin hissetmemistim. dangoz insanlarin doktorluk kontenjanlarini doldurmasindan biktim. hala one cikip, o dangozlari gececek kadar ders calisamamaktan biktim. ise yaramak istiyorum, cok mu?
17.5.16
15.5.16
cause i'm gonna be free and i'm gonna be fine (maybe not tonight)
9.5.16
i think i’m just too smart and too sensitive and too, like, not crazy. so that i’m feeling all these big feelings and containing all this stuff for everybody else and it’s like.. ok, i read this article about fiona apple in new york magazine where she said, “everybody acts like i’m nuts. i’m not nuts. i just want to feel it all.” it’s like, that’s what i’m like. i just want to feel it all.
7.5.16
"reddedilmis mumkun."
11.4.16
26.1.16
kim oldugumu hatirlamayacak kadar unutmak istiyorum.
sanki icimde kocaman bir kara delik var
elimi kaldirmak, gozlerimi acmak, sacimi toplamak bile istemiyorum
evden cikma kismina girmiyorum bile
yine o eski, o buyuk, o unutulmaz korku geldi yanibasima
sanki cok ihtiyacim varmis gibi su an
yok sana ihtiyacim, su an tek ihtiyacim berrak zihin ve kitaplar
lutfen sus artik
korkacaksan da git yatagin altinda kork
bana gorunme, bende gorunme
boyle diye diye kac kapi kapattim icimde
seni en en geride birakmak icin
nolur sus, su an hic luzumu yok
olursa olur, olmazsa olmaz
26.12.15
bu esnada insan gercekten hayatta bir yerden kaybedip, bir baska yerden kazaniyor olmali ki cok guzel bir yerde ise basladim. uzmanlik sinavini ve kazanamamisligimi bir kenara birakip, 1 ay boyunca kafami baska seylere verdim. is cikisi [is yerinin taksimde olmasi guzelligiyle] saat 4'te icmeye baslayip, aksam ancak uyku vaktinde eve donuyordum. merak ettigim kafeleri, sergileri gezebiliyor, kendi maasimi harciyordum. hatta oyle bir harciyordum ki simdi dizlerimi dovmeme sebep olacak sekilde hic para biriktiremiyordum.
ekim 2015... uzerine dusunmekten korktugum o temel konuyu gormemek icin kor olana dek icmek, icmek, icmek. maasim sadece alkole ve fine dining'e gitmesi. cunku olur da eve biraz erken gelirsem, tek yaptigim gogsume oturan fille beraber aglamak ve kahrolmakti.
kendime dair en sevmedigim ozelligim her seye problematik yaklasmam ve oluruna birakamam. sorun mu var? neden var? nasil olusmus? nasil yok edilir? tamamen bu pattern'de ilerliyor her dusuncem. oysa bazen yok edilemiyor sorunlar, orada seninle beraber durmasi gerekiyor. sen ise oyle sartlanmissin ki sorunlari ortadan kaldirmaya, beceriyle ortada toz bile kalmayacak sekilde etraftaki boklari temizlemeye, bu sorunun orada durmasina dayanamiyorsun. sessiz, sakin, kendi halinde bir sorun olsa bile neden var yani? niye yok edemiyorum bunu? bildigim seyi niye yok edemiyorum?
yillardir terapi yapiyorum ama hala kabullenemedigim seyler var.
1.12.15
benim guclu olmaya dair tek motivasyonum, babama olan inadimdi. babam zayif oldugumu mu dusunuyor? o zaman olmayacagim! babam yapamayacagimi mi dusunuyor? bal gibi de yapacagim! babam pes etmemi mi bekliyor? asla pes etmeyecegim. babam intihar etmemi mi bekliyor? inadina yasayacagim!
sonra tam da boyle dusunurken o igrenc vicdan konusmaya basliyor: o eski baban degil artik, yaslandi, kabullendi, o da degisti.
yaslanmasi o kadar korkunc bir sey ki! benim kalbimi daha da yumusattigi, kafami ise daha da karmancorman yaptigi ve aramizdaki bu inat savasina bias kattigi icin..
canim babam, sen benim kafamda yikamadigim -ah bir turlu yikamadigim- kocaman bir duvarsin. arkamda durup bana destek olmak, sana sirtimi yaslamami saglamak yerine, bu duvar, bu kocaman ve kor atesten duvar benim onumde. ben onu gecmek istiyorum. ben onu itmek istiyorum. ben ona sarilmak istiyorum. ben onu seviyorum. ben ona kiziyorum. ben onu yikmak istiyorum. ve bunlarin hepsini hissetmek gercekten yorucu. gogsumun ustune oturan kocaman bir fil var gibi.. ve ben nefes alabilmek istiyorum.
3.11.15
insanlari degil de onlarla oldugum zamanlardaki halimi ozlemek.
1.11.15
19.8.15
conscientia.
bu yuzden bu kadar hizla cozuluyoruz zaten. birbirimizden, insanliktan.
8.8.15
dilek.
28.6.15
keske ruzgar beni suruklese.
17.6.15
6.6.15
dun ben olumden dondum.
en son 2007 yilinda yapilan bir enjeksiyona bagli olarak yasamistim anafilaksiyi. o ilacin beni oldurebilecegini, o gunden beri unutamam. sanki cigerlerimi birisi sikistirmis gibi nefessiz kalmistim. mosmor. babamin saskin surati, annemin hizir gibi atilmasi.. unutamam. an be an nefessiz kalirken aklimdan "boyle siktiriboktan bi sekilde mi olucem yani?" sorusu gecmisti. olmemistim sonrasinda ama bogularak olen insanlarin, olmeden evvel neler yasadiklarini az biraz anlamistim.
bu sefer vucudunu ve anafilaksiyi cok iyi taniyan bir doktor olarak yasadim onu. ve hastanede oldugum icin "olecegim!" panigim olmasa da [zira birisi bana mudahale eder herhalde diyordum] "oluyorum, yardim edin!" panigim mevcuttu.
o sirada aklima sadece annem gelebiliyordu. delicesine carpan kalbim, hissetmedigim ayaklarim, kasili kalmis ellerim, bulanik bilincim, iste ben karsinizdayim. 4 gundur cesitli sedyelerde tasinan, kollarinda damar yolu acilacak yer kalmamis, vucudu yorgun dusmus ben, buradayim.
hala temizlenmedi vucudum enfeksiyondan. hala bitmedi ilaclarim. artik atesler icinde gecen geceler yok. gunde 15 saati bulan uykularim yok. yuruyorum, dusmuyorum. konusuyorum, aglamiyorum.
ama cok agladim. bu hastaligi nasil atlattigimi, bir ben bilirim desem yalan olmaz. cunku ben atlattim. o yuzden su anda hala tam olarak iyilesmesem de kendimi hic hissetmedigim kadar guclu hissediyorum. ayaklarim yere hic bu kadar guclu basmamisti.
2.6.15
27.5.15
26.5.15
20.5.15
1.5.15
9.4.15
15.3.15
ben neden benim?
hala bazen bir bar tuvaletinin ya da bir arkadasimin evindeki tuvalette aynaya bakip sasiriyorum. sen napiyorsun su anda diyorum. cok garip. yani sirf su bedenin icinde oldugum icin onun gozunden yasiyorum hayati. ruhum nasil da engellenmis hissediyor kendini o anlarda. aynaya bakiyorum ve fena da degil bu kiz aslinda diyorum. burnu biraz kemerli ama yuzu guzel. ben, ben olmasaydim, bu yuzu hatirlar miydim diye dusunuyorum. akilda yer eden bir yuze sahip miyim? bazen de aynaya bakarak urperiyorum: yillardir beraber yasadigim bu bedene cok yabanci hissediyorum kendimi. bu kiz kim diyorum mesela. cikarin beni buradan.