karanlik ve sogukta yururken tekrar dusundu: nasil oldu bu? nasil bu soguk karanlikta yuruyordu bu sabah saatinde. birazdan zamaninda gelmesini umdugu trene binerse gozlukleri bugulanacakti. sakin bir kose bulmaya calisip trende, gecirecegi 25 dakikada ufak bir kestirecekti. o hafif uykusu 17. dakikada yapilan anonsla bolunecek, anlamsiz karanligin ortasinda karsi yonden gelen trenin gecmesini bekleyeceklerdi. birkac sira ilerideki okul cagi cocuklari gulusup eglenirken, beyaz disleri karanlikta parlayacakti. niye bu kadar soguktu ki? hem bu cocuklar da neyin nesiydi? bu karanlik ve sogukta okul yollarina dokulmeleri izdirap gibi geldi ona, kendisi de bir zamanlar karanlikta uyanmamiscasina. bu kadar soguk kislari tanimiyordu ama. atkisina iyice sarinip, montunun icine gomdu kendisine. "burada bana hicbir sey olmaz." guvende olma duygusunu yitireli baya olmustu, ama insan yine de kendini tehlikelere karsi kapatacak bir kalkan ariyordu.
kalkanlarin dusup, hicbir seyden korunamadigi anlar elbette ki olmustu. annesinin cenaze gunu, uzerine mont giymesini gerektirecek bir soguk hava olmasa da kendini ortalikta dimdizlak kalmis hissediyordu. ne bir kalkan, ne bir koruma. teni bile yokmus gibi gelmisti. neyse ki o cenaze kalabaliginda, yemeklerine ve uzuntulerine gomulen insan kalabaligi icinde hic de dikkat cekmemisti. ne acayip bir seydi. koksuz olmakla gurur duydugunu sanirken, asil simdi koklerinin sokup koparildigini anlamisti.
trenden inince bir sigara yakti, biraz sonra ona yuklenecek gorevlerden once "sorumluluk sahibi olmama"nin keyfini cikariyordu. son dakikalar. sonra herkes ondan bir seyler isteyecekti. nasil buraya gelmisti? insanlarin fiziki olarak olmeden once, bilissel acidan coktan aramizdan ayrildiklari bu arafta ne yapiyordu? bir sekilde onun yaralarini da saran bir tarafi olmaliydi bu isin.. yoksa neden bu kadar aciya taniklik ve eslik etsin ki insan?
No comments:
Post a Comment