14.1.13

ayvacik garindayim. yorgun ve heyecanli. ac ve pisman.
yorgun cunku gunlerdir uyumuyordum ve buraya gelebilmek icin de 8 saatlik rahatsiz bir yolculuk gecirmistim.
heyecanli cunku seni gorecektim. sana dokunacaktim. seni taniyacaktim. basbasa ilk vaktimiz olacakti.
ac cunku bu kucuk kasabanin garinda yiyecek pek bir sey bulunmuyordu.
pisman cunku emin degildim.

her sey cok hizli gelismisti ikimiz adina. bir gun hicbir seyken, diger gun her sey. hakikaten de bes dakikada degisir butun isler. sonra simsiki sarilip besiktas iskelesinde "seni gormem lazim" diyordun. agzimi acamiyordum cunku ne dersen kabulum. sen ayilip da "napiyorum ben burda" diyene dek, susuyorum, sen yon ver bize. cunku sonunda uyanip da gittiginde, uyanip da seni gitmis buldugumda, emek harcamamis olmamla toparlanabilmeyi umuyorum.

uyanmadin. ama uyandin. uyandim. 6 aydir mutemadiyen uyuyoruz ve uyaniyoruz. seni goruyor gozlerim. ve gulumsuyor.

ama o haziran gununde, bunlarin hicbirini tahmin edemezdim. senin icin gelir gecici bir heves olmadigimi, seni hayatimin her anina yaymak istedigimi, sende seni/bir gelecek olasiligini/hayati/kendimi bile sevebilecegimi dusunemezdim. korkuyla bir sandalyede oturur ve senin gelecegin minibusu beklerdim. ne halt ediyorum ben burda diyen ic sesime kulak asmamaya calisarak.

sonra sen gelirdin. inerdin minibusten. kirmizi bir tisort giyerdin. ve hatta kirmizi corap. saclarini kestirmistin ve sakallarini. senin gozlerine bakinca, her sey silinirdi. iste o an sende aska duserdim. yine.

No comments:

Post a Comment