28.1.13

virginia woolf: tek kelime yeter; ama ya insan o kelimeyi bulamazsa?

22.1.13

takes me away.

annemin asiri attachment'i bende gitmeye odakli bi insan yaratti. tam bu esnada ise ali su cumleyi kuruyor dilara'nin hediyesini gostererek: huzurunun, bir ada uzerindeki evde olduguna inanan bir insan gitme insani degildir, yerlesik yasamin insanidir.
bunu hic dusunmedim. ama hak verdim. lakin aslinda ben bir yandan kalirken bile gittim. yerimde sayiklarken, herkes gidip de ben bu sehirde kalirken, annemin karnindan cikarken, cocuklugumun gectigi eve aylar sonrasinda donerken ve hatta nefes alirken bile gittim ben. herkesten daha uzaga ve herkesten daha cok. aklimla, uzuvlarimla, niyetimle, dilimle, ayaklarimla. ben yolda varoldum. ortada bir yol yokken bile. gittim. duramazdim.
agzim duramazdi. aklim duramazdi. gozyaslarim duramazdi. ellerim duramazdi. ayaklarim duramazdi. rahatsiz bacagim duramazdi. saskinligim duramazdi. ucu bucagi gelmez, sonu olmaz bir seydim. ben, olsem bile duramazdim. durmamaliydim. hatta tam da bu yuzden tum bu yazma cabalari..

cunku benim durmam tehlike demek.
birkac defa hatirliyorum o anlari. tehlikeli ve olumcul anlari. bir keresinde bir durdum ki nefessiz kaldim. bir keresinde oyle durdum ki sigara icmeyi birakmistim! bir keresinde durdum ve hala o durusum esnasinda uzerime dikilmis olan "evlat" kumasindan kurtulmaya calisiyorum. sadece bir defaya mahsus, durdum ve guzel bir sey gordum: sabaha dek, bir bankta, karsimda haydarpasa. hayatimin en mutlu duragiydi. turgut'un degil, benim goge bakma duragim.

ama ben duramam. ben kalamam. mengeneleri ve hapis hayatini hep surada hissediyorum. hal boyleyken kendimi sevemem de. ama sevilmem lazim. hem de her seyden cok. senin elinle bacagimi durdurman, kulagima fisildaman, elimi tutman, sacimi oksaman, beni korkutmaman, her seyin ustesinden gelebilecegime inandirman. bana seni gerek.

bu defa farkli bir sey olacak. ben yercekimine karsi koyacagim bu kez. ta en basindan. elmalarin agactan henuz dusmedigi. tum gunahlarin fikren ve cismen dunyaya yaklasmadigi. henuz.

annemin beni oldurmedigi ve nefes alip verisime sukreden biri haline geldigi..

gidiyorum, iste hep bu.


14.1.13

ayvacik garindayim. yorgun ve heyecanli. ac ve pisman.
yorgun cunku gunlerdir uyumuyordum ve buraya gelebilmek icin de 8 saatlik rahatsiz bir yolculuk gecirmistim.
heyecanli cunku seni gorecektim. sana dokunacaktim. seni taniyacaktim. basbasa ilk vaktimiz olacakti.
ac cunku bu kucuk kasabanin garinda yiyecek pek bir sey bulunmuyordu.
pisman cunku emin degildim.

her sey cok hizli gelismisti ikimiz adina. bir gun hicbir seyken, diger gun her sey. hakikaten de bes dakikada degisir butun isler. sonra simsiki sarilip besiktas iskelesinde "seni gormem lazim" diyordun. agzimi acamiyordum cunku ne dersen kabulum. sen ayilip da "napiyorum ben burda" diyene dek, susuyorum, sen yon ver bize. cunku sonunda uyanip da gittiginde, uyanip da seni gitmis buldugumda, emek harcamamis olmamla toparlanabilmeyi umuyorum.

uyanmadin. ama uyandin. uyandim. 6 aydir mutemadiyen uyuyoruz ve uyaniyoruz. seni goruyor gozlerim. ve gulumsuyor.

ama o haziran gununde, bunlarin hicbirini tahmin edemezdim. senin icin gelir gecici bir heves olmadigimi, seni hayatimin her anina yaymak istedigimi, sende seni/bir gelecek olasiligini/hayati/kendimi bile sevebilecegimi dusunemezdim. korkuyla bir sandalyede oturur ve senin gelecegin minibusu beklerdim. ne halt ediyorum ben burda diyen ic sesime kulak asmamaya calisarak.

sonra sen gelirdin. inerdin minibusten. kirmizi bir tisort giyerdin. ve hatta kirmizi corap. saclarini kestirmistin ve sakallarini. senin gozlerine bakinca, her sey silinirdi. iste o an sende aska duserdim. yine.
dedem oldu. gizem oldu. biri hayatinin sonunda, digeri basinda, hayatimin iki insani oldu. ben naptim. ben yine yoktum. yuzum yoktu cenaze yerlerinde ve ayaklandim, solugu kubbenin altinda aldim.
olurum saniyorsun da olemiyorsun ya, cok garip.
pencereden kendimi sallandirirken, ben olmak cok garip. arkami donsem bile alinin kollarini bana dolamasi, enseme nefes almasinin hissettirdigi guven garip. cocuklugumu beraber gecirdigim tum insanlardan uzak dusmem garip. cocuklugumdan uzaga dusmem garip. her yanim yara bere icinde, dususumu hafifletmenin aksine canimi yakan, taslara carpmak garip. koy evinin bitmesi garip. sanki cocuklugum hic yasanmamis gibi. sanki cocuklugum -sandigim sey- cocukken okudugum bir kitaptan veya pek cok kitaptan sayfalarmis gibi. ben kimim? neredeyim? bunlarin hicbir anlami yokmus gibi. yine de bosu bosuna sorup, gozyaslarindan soru yapmak adettendir.

olumu anlayabiliyorum. olumun dogal bir sey oldugunu akliselim bir sekilde acikladim dilaraya: bu dunyanin maddiyati icinde o kadar kayboluyoruz ki olum en korkunc seymis gibi geliyor bize. oysa aslolan sey somutluktan uzak. bu dunyanin, hayatin da otesinde bir seye bagliyiz. bu dunyanin cok da meraklisi olma yani.
peki ama olen insanin ardindan kalanlar nasil dayaniyor? hem bir yanlariyla bu cirkin ve soguk maddiyati reddediyor, hem de sevdikleri insandan kopmus bi halde bu maddiyatin arasinda yasamaya devam etmek zorunda kaliyorlar. insan, nasil dayaniyor? nasil aramak istese bile o insani arayamayacagini idrak edebiliyor? nasil bir daha ona dokunamiyor? nasil susuyor? nasil, dayaniyor? nasil, ozlemesin?!

13.1.13

siz aşktan n'anlarsınız bayım

çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
alt katında uyumayı bir ranzanın
üst katında çocukluğum...
kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
havı dökülmüş yerlerine yüzümün
büyük bir aşk yamadım
hayır
yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
aşk diyorsunuz ya
ben istemenin allahını bilirim bayım!

çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
balkona yorgun çamaşırlar asmay
ki uçlarından çile damlardı.
güneşte nane kurutmayı
ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
insan kaybolmayı ister mi?
ben işte istedim bayım.
uzaklara gittim
uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!

süt içtim acım hafiflesin diye
çikolata yedim bir köşeye çekilip
zehrimi alsın diye
sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
ilahiler öğrendim.
siz zehir nedir bilmezsiniz
zehir aşkı bilir oysa bayım!

ben işte miraç gecelerinde
bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
bir şiir aradım.
geçen üç yıl boyunca
yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
ülkem olmayan ülkemi
kayboluşumu aradım.
bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
bir ters bir yüz kazaklar ördüm
haroşa bir hayat bırakmak için.
bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

kimi gün öylesine yalnızdım
derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
annem
ki beyaz bir kadındır.
ölüsünü şiirle yıkadım.
bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
acının ortasında acısız olmayı,
kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
aşk diyorsunuz ya,
işte orda durun bayım
islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
kendimin ucunda
öyle ıslak,
öyle kötü kokan,
yırtık ve perişan.

siz aşkı ne bilirsiniz bayım
aşkı aşk bilir yalnız!



Didem Madak.

10.1.13

what's the point? The world is a horrible place. Young people die of diseases. It makes absolutely no sense to try to be happy in a world that's such a horrible place. 

Yes, horrible things do happen. Happiness in the face of all of that... that's not the goal. Feeling the horrible and knowing that you're not gonna die from those feelings, that's goal. 

4.1.13

The dream is this: that we'll finally be happy when we reach our goals -find the guy, finish the medical school, that's the dream. Then we get there. And if we're human, we immediately start dreaming of something else. Because, if this is the dream, then we'd like to wake up. Now, please!