24.9.11


egomu düşündüğümde bir hafiflik hissediyorum. burada ego tanımımı açmam gerekirse, diğer insanları kullanmak veya onları ayaklar altına alarak boyunu uzatmak demek istediğimi söylemeliyim.

arkadaşlıklara çok önem veriyorum. lisedeki arkadaşlarımı çok özlüyorum. şu an hep istediğim şehirde, hep istediğim bölümdeyim ama ben o küçük-anadolu-şehrinde, o büyük-kalpli-insanlarla birarada olmayı tercih ederdim.
üniversiteye dair şunu sevemiyorum: yaptığınız her hareket, söylediğiniz her söz, saçınızdaki her renkli saç teli "ilgi çekme çabası" veya "etiket" olarak görünüyor. çünkü insanlar sizin lise döneminize denk gelen "gelişme sürecinizi" göremediklerinden, sahip olduğunuz-benimsediğiniz-doğal her hareketi yapay sanıyor. lisedeki arkadaşlarımın hiçbirinin yapmadığı şey buydu. ve yapay sanılmaya çok açık olan bir doğal-saf-kendi dünyam varmış, bunu fark ettim.
insanlar o kadar zalim ki tüm bunların karşısında şaşkınlıkla duruyorum. gülümsemem kırılıyor önce. küfür eder gibi seviyorlar. yok, aslında sevmiyorlar. seven insan, seven arkadaş gerçekten bunu yapmaz. farkında değiller, ama beni sevmiyorlar. sevmeleri gerekiyormuş gibi bir vicdani sesleri var. ve o sesin dışında da gerçek hisleri ortaya çıkıyor. kötülükleri ta şurama batıyor. ben bunları hak etmiyorum ki. bu oyundan nasıl çıkabilirim. birisi kapağı açabilir mi. acil çıkış yapmam lazım bu uzay mekiğinden.

çıktığım zaman.
işte orası kendi evrenim.
kendimi bırakıyorum.
egomu.
tüm insanları.
nefreti ve sevgiyi.
kendime sarılıyorum ve uyuyorum.
uzun zamandır hiçkimse beni dünyaya döndürecek kadar sımsıkı sarılmadı bana.

http://fizy.com/#s/17r9t6

No comments:

Post a Comment