hayatimin ilk panik atagini yasadim. kendime ve hayatima yabancilastim. gecmisime sirtimi dondum. gelecegimi yok etmeye calistim. insanlari kirmamak icin yine kendi kendime disimi gecirdim. hep kanayan taraf ben oldum.doktor oldum, profesorlerin karsisina ciktim. ilk defa bana ait bir hastam oldu. gozlerimin onunde ona kanser tanisi konuldu.
hayat denilen su rutinde, beni su ana dek mutlu eden tek bolumun psikiyatri oldugundan emin oldum. psikiyatrist olmak istememin arkasinda aslinda kendime yardim bulma motivasyonunu da barindirdigimi fark ettim.
yollara dustum ve yollarda kimligimi, ulkemi kaybedip, kendimi yeniden var ettim.
bedenimle degil ama bunca yildir bana yuk olan ve aci veren ruhumla baristim. onu oldugu gibi [yirtici, kotumser, vefakar, hircin, sevgi dolu, hastalikli] kabullendim.
hayatimin en yesil ormanlarini gordum. o ormanda yasayan bir sincap olmak istedim. yolculuk yapma istegimin hayat boyu surecegini fark ettim. cunku icime yer etmis bir drive bu. nefes almak, vermek gibi. gormek gibi. gormenin bir tik otesi. once var olani kaybetmek: kendini. sehirleri. insanlari. yollari. sonra kesfetmek..
annemin buyuyusune tanik oldum. en son 6 sene once anneannem vefat ettiginde bu kadar coktugunu ve caresiz kaldigini gordugum annemin, tekrar caresizligini gordum. benim yuzumden caresiz kalisini, ofkelenisini.. sonra ise anneligin inanilmaz kabullenme gucuyle, caresiz ama destekleyen annem haline gelisini gordum. kendi acimdan da ders cikarmadim mi peki bu surecten? elbet. anneme hayir demenin, kimseyi oldurmedigini ve ona olan sevgimden bir seyler eksiltmedigini gordum. o da benim bu evrildigim kisiye sasirdi, ofkelendi, inanamadi. ama kabullendi. kabullendim ben de onu. aslinda hayat bir kabullenmeme kavgasiymis, ogrendim.
No comments:
Post a Comment