28.8.12

mike mills:

Being in love with Miranda really made me hyper aware of how love isn’t just frothy, light and romantic. It tests you to your core when you’re really in love with someone and all of your shadow selves come to the foreground when you’re in that relationship. And that’s really what I wanted to talk about, so it was really a strange confluence of fiction and life.

I think at first, we both read each other’s scripts a lot and were very involved and then, as time went on, we realized that it maybe wasn’t the best use of our relationship, which is not to say that we don’t ask for feedback now and then, but I think we’re much more careful about it because truth be told, you really want the emotional support from the person more than the work support. Because you don’t want to abuse it – it’s sort of the most precious thing in the world, this person, their energy and their openness to you –, so I think we kind of naturally shifted towards something a little more…polite.

27.8.12

ice land.

kalbimi alıp şu buzların ortasında yatırmak istiyorum
çünkü
yanıyorum
yanıyorum
yanıyorum


olaf otto becker

19.8.12

sen'den bana bakmak.


özetle bayram:

akraba, akraba, akraba, akbaba, akbaba, ak, baba, anne, dede, amca-lar, kuzen-ler, teyze-ler, kara, karafatma, fak fak fak.

13.8.12

hayat bayat aka incarnation

kendimi şu isim ve soyadla, şu tc kimlik numarasıyla, şu ülkede, hatta şu dünyada yaşıyor olmanın çok daha ötesinde bir "varlık" olarak algılayabildiğimden beri hayata karşı olan adaptasyonum ta derinden sarsıldı. evet, bunu hissediyorum, kökümden kopup da uzaklara uçan ruhum, bir kere o bedenden çıktı ve çıkabildiğini gördü, en kötüsü de ötesini gördü ya, artık bedenine dönemez.

hakikaten bu benim 7. yaşantımsa.. bi saniye nasıl olur da 7. yaşantımda hala hayatı çözememiş olurum?! mal mıyım?
bu benim 7. yaşantımsa, ki olabilir, bazen kendi [ne kadar kendi diyebilirim bilmiyorum, dide'nin] yaşantısına ait olmayan parçalar görüyorum. beliriveriyor gözümde. birden onların içine giriyorum. daha yaşamadan hiçbir şeyi, bu kadar olgun oluşumdan belliydi zaten. hayatımda ilk defa bu vakte dek bana öğretilen dini şeylerden uzaklaşabildiğimi görüyorum. tamamen uzaklaşmak olmasa da yarım kalmış/başaramamış ruhum, bu dünyaya geri dönmüş olabilir. bunu haklı buluyorum. bu yaşından büyük olgunluğu ve görmüş geçirmiş gibi tavrı da hatta buna bağlamak istiyorum. [lisedeyken, çocukken, her zaman, sana yaşından olgun olduğunu söylemediler mi? e yaşamaktan bıkmış bir olgunluk belki bu?!]

bu ali'nin 2. yaşantısıysa, yine bunu da anlarım. insanlara olan sabrından anlarım. hala iyilik diye bir şeye inanmasından anlarım. buna da şaşmam. ve enise'nin de 7. yaşantısını yaşamasına da şaşırmam. belki bu yüzden yakın hissediyoruzdur.

çünkü ben bu bedenle sınırlı değilim. buraya ait olamadığımı düşünüyordum, ben 4 yaşındayken bile hiçbir yere sığamıyordum. ama sorunu buldum: ben dayanamıyorum. yaşamaya. artık, 7.sinde bunu başarmak ve bir daha bu dünyaya dönmek istemiyorum.

bu yüzden, bildiğim tüm dinler, bildiğim tüm hikayeler, bildiğim tüm hayatlar, bildiğim tüm bedenler, bildiğim tüm yalanlar.. hepsi ama hepsi çok anlamsız şu anda. ne baki peki? ben bu değilim. ben daha büyük bir şeyin parçasıyım. şu beden, şu yüz, şu hayat. geçici. ama kendine ziyan etme. pendik'te yaşamak dert mi? sanmıyorum. insan her şeye alışıyor. bedenin buna da alışacak. sen ise, ruhum, sen her şeyin üstesinden geleceksin. ben sana güzel bir hayat ve sonunda bir daha bu dünyaya dönmeksizin tamamlanmış bir yolculuk diliyorum gelecek günlerden.

bu geçiciliği fark edince her şey o kadar saçma ki. tıp okumam falan. mesela kendimi çocuk doğurmak zorunda gibi de hissetmiyorum. bunu yaşamasam bir şey kaybetmezmişim gibi. dünya zaten kalabalık. değil mi?

anneme, suratına, bunları söylemek istiyorum.
annemsin çünkü bu hayatı yaşıyorum. bu hayatta varolduğum için, diye.
heyhat! bunun farkında olmak nasıl bir şey! nasıl bir ferahlık!

kendine not: bundan sonra hayatı, adeta tüm konuları anlayıp, tekrarlarını da tamamladığın ve artık sınava dek strese girmeden zevkle notlarını gözden geçirdiğin zamanlar gibi gör.
hayatı, strese, aceleye gelmeden yaşa.
sen yıllardır, özellikle istanbul'a geldiğinde beri, her şeyi kaçırıyormuşsun hissinde, ne kadar hızla atlıyordun.
ama bassın ayağın bir yere.
bastın mı?
şimdi dur ve an'ı hisset.

stres yapma, heyecan yapma, bir şeyi kaçırdığın falan yok, zira bu hayat zaten bayat.

10.8.12

sertralin hidroklorür ve titanyum dioksit.

çocuğum olsam, kendimi sevmezdim.
bazen.
keşke kendim için en doğrusunu bilebilsem.
sorunlardan hep ortam değiştirerek ve sorunları yoksayarak mı kaçacaksın?
daha nereye kadar?
kendine zorluk çıkarmaktan zevk mi alıyorsun?
ben seninle napacağım "kendim"?

8.8.12

bir daha fal mı?
teşekkürler, ne gelecekten haber, ne de sorumluluk isterim.

3.8.12

a.

tenimden içeri, hiçbir yanımı dağıtıp yırtmadan sızabilecek kimse o.