26.12.15

gecen gun uzun bir aradan sonra melanie'ye yazarken gozden gecirmis oldum son bir yilimi ve neticede ne kadar sikici oldugunu bir kere daha anladim. cunku ben hayatimin pause dugmesine basmama yol acan, son bir bucuk yilimi soyle ya da boyle emek vererek harcadigim, en nihayetinde yillarimi sikip atan bir sinava girdim ve sonuc: failuuuuuure! (kings of convenience sarkisinda soylendigi melodide hem de)
bu esnada insan gercekten hayatta bir yerden kaybedip, bir baska yerden kazaniyor olmali ki cok guzel bir yerde ise basladim. uzmanlik sinavini ve kazanamamisligimi bir kenara birakip, 1 ay boyunca kafami baska seylere verdim. is cikisi [is yerinin taksimde olmasi guzelligiyle] saat 4'te icmeye baslayip, aksam ancak uyku vaktinde eve donuyordum. merak ettigim kafeleri, sergileri gezebiliyor, kendi maasimi harciyordum. hatta oyle bir harciyordum ki simdi dizlerimi dovmeme sebep olacak sekilde hic para biriktiremiyordum.
ekim 2015... uzerine dusunmekten korktugum o temel konuyu gormemek icin kor olana dek icmek, icmek, icmek. maasim sadece alkole ve fine dining'e gitmesi. cunku olur da eve biraz erken gelirsem, tek yaptigim gogsume oturan fille beraber aglamak ve kahrolmakti.
kendime dair en sevmedigim ozelligim her seye problematik yaklasmam ve oluruna birakamam. sorun mu var? neden var? nasil olusmus? nasil yok edilir? tamamen bu pattern'de ilerliyor her dusuncem. oysa bazen yok edilemiyor sorunlar, orada seninle beraber durmasi gerekiyor. sen ise oyle sartlanmissin ki sorunlari ortadan kaldirmaya, beceriyle ortada toz bile kalmayacak sekilde etraftaki boklari temizlemeye, bu sorunun orada durmasina dayanamiyorsun. sessiz, sakin, kendi halinde bir sorun olsa bile neden var yani? niye yok edemiyorum bunu? bildigim seyi niye yok edemiyorum?
yillardir terapi yapiyorum ama hala kabullenemedigim seyler var.

1.12.15

25 yasindayim, kendi parami kazaniyorum, doktorum. ama hala icim oyle kucuk bir kiz cocugu var ki.. gecen gun bir aile dostumuzla konusurken, kadin birden "kardesinde de sezdim bunu, sende de var. annenler sizi cok guclu yetistirmisler, kendinize guveniniz tam" dedi. suratina kahkahalarla gulmek istedim. guclu? ben? kendine guveni tam? annemler sayesinde?
benim guclu olmaya dair tek motivasyonum, babama olan inadimdi. babam zayif oldugumu mu dusunuyor? o zaman olmayacagim! babam yapamayacagimi mi dusunuyor? bal gibi de yapacagim! babam pes etmemi mi bekliyor? asla pes etmeyecegim. babam intihar etmemi mi bekliyor? inadina yasayacagim!
sonra tam da boyle dusunurken o igrenc vicdan konusmaya basliyor: o eski baban degil artik, yaslandi, kabullendi, o da degisti.
yaslanmasi o kadar korkunc bir sey ki! benim kalbimi daha da yumusattigi, kafami ise daha da karmancorman yaptigi ve aramizdaki bu inat savasina bias kattigi icin..

canim babam, sen benim kafamda yikamadigim -ah bir turlu yikamadigim- kocaman bir duvarsin. arkamda durup bana destek olmak, sana sirtimi yaslamami saglamak yerine, bu duvar, bu kocaman ve kor atesten duvar benim onumde. ben onu gecmek istiyorum. ben onu itmek istiyorum. ben ona sarilmak istiyorum. ben onu seviyorum. ben ona kiziyorum. ben onu yikmak istiyorum. ve bunlarin hepsini hissetmek gercekten yorucu. gogsumun ustune oturan kocaman bir fil var gibi.. ve ben nefes alabilmek istiyorum.