27.10.12

sen bu değilsin. sen neredesin. uzun zamandır görüşemiyoruz. ellerin eskisi gibi değil. bakışların uzak, aklın bulanık, dilin yorgun. yapma. güzel dostum, seni çok özledim.

beyninle kalbin arasına bir duvar örmüşsün. beynini öyle kapatmışsın ki zeki hissetmenin nasıl olduğunu unutmuşsun. ama sen benim tanıdığım en zeki kadınlardansın. elastik beynini suya atarak, adeta çocukken sakızı suda bekletme sonucunda sepsert bir sakız elde etmeni görüyoruz şu an. katı, kesin, hayalgücü sıfır, umutsuz ve yarınsız bir beynin olmuş. sert. sepsert.

oysa küçük bir odaya sahipken sadece bile, şu hayat üzerinde, öyle güzel evler yaratırdı ki o beynin.. çatısı vardı. çatısından baktığı gökyüzü. aynı gökyüzünde binlerce yıldız.

hiç baktın mı yıldızlara son zamanlarda?

mutlu değilsin. ama aşıksın. bu hikaye sana bir yerlerden tanıdık mı?

sen, henüz 16 yaşındayken, demiştin ki: içimde koşan bir at var ve bunun durdurulmasına asla izin vermeyeceğim.
woody allen gibi ilişkiyi bir köpekbalığına benzetmeyeceğim. ama seni bir atla özdeşleştirebilirim.

- they shoot horses, don't they?

sevdiğin her şey yük olmuş. karşı koymak bile yetmiyor. yine aynı şarkıyı söyle, sanki ağlar gibi kendine. sanki bir şeyler eksik hayatında. dur ve dinlen nolursun bir defa. yerinde sayarsın kaçıp gitsen de. her şey içinde.

yerinde olsaydım beni dinlerdim.
[ama sen duymadın]

No comments:

Post a Comment