bugün tanımadığım birinden arcade fire konser albümü aldım. tüm günümü güzelleştirecek asıl şarkıya dikkat çeken ise sevgili can günşiray'dı. the suburbs continued 00:57. derken klasik bir pazar yaşayacağımı sanıyordum tabi. pazara gider, buzdolabımı doldurur. sonra markete gider, kredi kartının şifresini girerdim. tam bunu yapmak isterken fark ettim ki: ben hayatımı heba ediyorum. bir pazar daha böylece kayıp gitti. bak, gitti, artık pazartesi. oysa planlar dahilinde kilyos'a gitmek, belki arter'deki sergiye bakmak velhasılı kelam hayat zor. son aylarda ölümü çok fazla düşünür oldum. annemin ölme korkum üzerine yorumu "yo ölemezsin, daha evlenmedin" bile. yıldızlarımız ve gezegenlerimiz aynı olduğu için hayatımdan asla çıkmayacak olan eski erkek arkadaşıma göre "ölemezsin çünkü daha hayattan memnun değilsin." şu anki erkek arkadaşımın yorumu "daha çok genciz be." hayatımın erkekinin yorumu ":)" babamın yorumu "intihar zayıf kişilikli insanların eğilimi."
sonra cadde değiştirdim, oturdum bir kızı dinledim. kendimi dinledim. yani önümdeki 2 seçenekli yoldan ıslak olanını seçsem neler olurdu, onu dinledim. sonra kuru tarafımda durup anlattım. beni seviyor dedim. ama neden. seviyordur bir sebeple dedi. sebepsiz sevmesini seviyorum aslında ben dedim ama yalandı bu. ben her zaman sevdim onu.
saat 2, uykum yok. gel bi bira daha içelim?
No comments:
Post a Comment