15.10.22

ruh halim cok dengesiz. etrafim da dengesiz. sabrimizi ve sefkatimizi yitiriyoruz gibi geliyor. gerginligimin birden yuze firlamasi saniyeler icerisinde olan bir sey ve kendimi runterregulieren yapamiyorum o an icindeyken. bugun ilk defa nobette telefonda bana haksiz yere bagiran terbiyesiz ve sikik bir doktora "senin derdin ne?" minvalinde sakince cikistim. ama o kadar dolmustum ki sonrasinda, o ani sakince kotarmamin bir onemi yoktu benim icin. sonra ben de patladim birisine ve eve gelip yuksek yuksek sesle muzik esliginde bi bira acip kendimi sakinlestirmeye calisiyorum..
sinirlerim harap oluyor. serviste hasta tarafindan rassistisch beleidigt edilmem, hastanin bana saldirmasi bir yana, etrafimda surekli sikayet ve negatif seyler duyarken isten sonrasinda da huzurum yok. kardesim tarafindan terk edilmem, onun bana resmen gone girl'luk yapmasi ve bilinmezlikle gecen birkac gunden sonra, hala bir tarafim kirgin.. yine de abla olmak agir basiyor ve kirilan tarafimi duvara yasliyorum. sevdigim arkadasim g. kendini toksik bir iliskinin icinde saplamis halde ve baskalarindan bir sey duymak istemiyor. caresizlik, caresizlik, caresizlik. kendimde ve baskalarinda hissettigim sadece bu duygu. caresizlik ve mutsuzluk. neyse ki iki hafta sonra annemle babamin yanina gidecegim, benim sakin limanim ve siginagim. tum bu karisik ozel iliskiler denkleminde en masum olanlar onlar.
baskalarinin iyi olmama hali, bende onlara iyi gelme ve onlari sarsma istegine itiyor. peki onlar bunu istiyorlar mi? herkes kendi hayatindan mesul, kontrolu kendi elinde -belki bunu bilmeseler de.
bu pasif caresizlik hali beni cildirtiyor. niye? cunku duramam, cunku sikayet ediyorsan hayatindan, bir seyleri degistirmen lazim. kendin-is-es-arkadas-aile.. ben neyi degistirmek istiyorum peki?
ne kadar guclu oldugumu bana animsatan ve bana guc katan cok guzel kiz arkadasliklar edindim burada. bir yandan da bu gurbet ellerde aile duygusu yasadigim baska iki arkadasim aniden ingiltere'ye tasiniyor. ozenme ve uzuntu arasi bir duygu hissediyorum, o arkadaslarima ve kardesime baktigimda. bu sikik huysuz almanlardan ve gundelik racism'den kurtulmalarina duyulan ozenme, aramiza mesafelerin giriyor olmasina duyulan uzuntu.. 
bu saatten sonra kendimi ingilizce psikoterapi yaparken hayal etmek zor olsa da (mesela runterregulieren yerine ne diyor insan?) tekrar goc etmek de ayrica gozumde buyuyor. hos gerci, almanya benim vatanim degil, ben zaten koksuz bir insanim.
gelecek ne getirecek diye korkmuyorum eskisi gibi. bahnhof'tan klinige bisikletimle giderken almanya'ya entegre olmus hissediyorum. hala gecerli bir ehliyetim olmadigi icinse eksik.. hayat zor, otuzlardan sonra kendimi rollerime uyum saglarken de gucluk cekiyorum ama eskiden boyle bir rol bilinci yoktu bende. ne kadar hafifmis insan..
kasim sonunda terapi merkezinde yeni rotasyonum basliyor. beni ne kadar korkutsa da benim disinda herkesin gozunde "ustesinden cok iyi gelecegim" inanci var. kendi kendimi dibe cekmesem, aslinda daha memnun bir insanim. kendisiyle ve hayatla.. bir de etrafimdaki mutsuzluk ve memnuniyetsizlikle klarkommen olabilsem.
surda duygularimi bile turkce-almanca carpik sekilde ifade edebiliyorum. iste bu da benim otuzlu yaslardaki ikiye bolunmus yasamim.. ic dunyam..