25.2.19

"benden daha derin dusunebilenleri, daha iyi yazanlari, daha iyi cizenleri, daha iyi kayak yapabilenleri, daha iyi gorunenleri, daha iyi yasayanlari, daha iyi sevenleri kiskaniyorum. masamda oturmus, gokyuzunu calkalayip mavi-beyaz bir kopuge ceviren buz gibi ruzgariyla, parlak, tertemiz ocak gunune bakiyorum. kurusunlar diye perde cubuguna astigim naylon coraplarin piriltili ipciklerine takilip caprazlama masaya vuran gunes isigini gorebiliyorum. sirf gorme sinirlerine sahip oldugum ve onlarin algiladiklarini kagida dokebildigim icin bile degerli sayilirim sanirim. ne aptallik!"

*

"benim hayatimin amaci ne ve onunla ne halt edecegim? bilmiyorum ve korkuyorum. asla istedigim butun kitaplari okuyamayacagim; olmak istedigim butun insanlar olamayacagim ve yasamak istedigim butun hayatlari yasayamayacagim. kendimi istedigim butun becerileri edinecek kadar egitemeyecegim. bunlari neden istiyorum? hayatimda mumkun olan zihinsel ve fiziksel tecrubelerin tum renklerini, tonlarini ve cesitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum. ve korkunc derecede sınırlıyım. yine de gerzegin teki degilim: yavan, kor ve aptal degilim. gunlerini tekerlekli sandalyede geciren kolsuz, bacaksiz bir gazi degilim. ayagini suruye suruye akil hastanesinin kapisindan cikan o mongolumsu ihtiyar adam degilim. ugruna yasayacagim cok sey var, yine de anlasilmasi mumkun olmayacak kadar hasta ve uzgunum. belki bu hislerimi secenekler arasinda karar vermek zorunda kalmaktan duydugum nefrete dayandirabilirsin. belki de herkes olmak istememin sebebi budur -kimse beni ben oldugum icin suclamasin diye. kendi kisilik gelisimimin ve felsefemin sorumlulugunu ustlenmeyeyim diye. insanlar mutlu --- bu, kendi payindan memnun oldugun anlamina geliyorsa: acayip ya da istirapli uclari, merak edecek ya da soru soracak alani olmaksizin, tam da kendi sekline uygun bir cemberin icinde debelenip duran kanaatkar biri gibi rahat hissetmek. ben memnun degilim cunku benim payim sınırlı, tipki digerlerininki gibi. insanlar ihtisas yapiyorlar; insanlar kendilerini bir fikre adiyorlar; insanlar "kendilerini buluyorlar". ama kendini bulmaktan gelen asıl memnuniyet, boyle yaparak yalniz gulunc oldugunu degil, bambaska bir sekilde gulunc oldugunu kabul ettigini bildiginden, golgede kaliyor. ofkeli miyim? evet. neden mi? cunku tanri olmam -ya da siradan bir kadin-veya-erkek- ya da aslinda herhangi bir sey olmam mumkun degil. ben hissettigim, dusundugum ve yaptigim seyim. varligimi yapabildigim olcude etraflica ifade etmek istiyorum cunku varligimi ancak bu sekilde canli tutabilecegim fikrine kapildim. ama neysem onu ifade edeceksem, bir hayat standardina, bir sicrama noktasina, bir teknige ihtiyacim var - kendi kisisel ve acinasi kucuk kaosumu gelisiguzel ve gecici de olsa yerli yerine koyabileyim diye. bu standardin ya da sicrama noktasinin ne denli sahte ve dar goruslu olmasi gerektigini yeni yeni anliyorum. yuzlesmekte zorlandigim sey tam da bu iste."

*
"yazmak istiyorum cunku hayatin aktarimi ve izahini saglayan yollardan birinde one cikma istegi duyuyorum. yalnizca yasamak gibi muazzam bir isle tatmin olamam. hayata sonelerle ve sestinalarla hukmetmeli ve 60 watt'lik ampulle calisan kafam icin sozlu bir isik kaynagi yaratmaliyim. ask bir düştür ama ona inansaydim kendimi bile bile onun kollarina birakirdim. simdiyse her sey kanyonun dibindeki bir kaya parcasi gibi uzak, acinasi ve soguk - ya da pembe bir kizilcik agaci gibi sicak, yakin ve dusuncesiz geliyor. tanrim, duzgunce ve zekice dusunmeme izin ver; gunun birinde kim oldugumu ve hic sorgulamaksizin dort yillik bu yiyecek, gida, sinav, odev yiginina neden teslim oldugumu anlamami sagla. yorgunum, siradanim ve artik yalnizca az konusan biri degil, durmadan kendini tekrar eden biri haline geliyorum. yarin ölüme yaklasan yeni bir gun (ki bu benim basima asla gelmeyecek cunku ben kursun islemez birisiyim). portakal suyu ve kahve esliginde bir ceninin intihari bile goz kamastiriyor."

*
"ozverili olmamaliyim; kendi ozbenligimi gelistirmeliyim."

*
"var olmadigini kendime bile yeni yeni itiraf etmeye basladigim bir sey icin yas tutuyorum: anne sevgisi. yaptigim hicbir sey (evlenmek, "benim bir kocam var bu yuzden senin sevgine ihtiyacim yok" demek, yazmak: "bak senin icin bir kitap yazdim, senin bu, artik benimle gurur duyabilir, beni sevebilirsin" demek.) onun bana karsi olan sevgisizligini degistirmeyecek."

*
"ona bir basaridan bahsetmek neden boylesine yetersiz: cunku tek bir basari asla yeterli degildir: sevdigin zaman, ona suresiz olarak sahipsindir. onayladiginda, yalnizca tek eylemleri onaylarsin. yani onay ancak kisa surelidir." 

*
"sorun yaratiyorum. simdiki zamana hurmet etmiyorum."

*

yillar once basladigim sylvia plath'in gunluklerini nihayet bu adana gezimde bitirdim. birkac yila yayarak okudugum bu kitabin, son kisimlarinda (intiharindan 5-6 sene onceki zaman dilimi) yazarligi nasil da hastalikli bir takinti haline getirdigi, icine nasil da kapadigi, bastirmaya calistigi (annesine ve esine karsi olan) ofkesinin altinda ne kadar ezildigi acikca gorulebiliyor. yazik. ingiltere'ye tasinmadan evvel terapistiyle kat ettigi ilerlemeler ve psikoloji hakkinda kendisini gelistirmesi devam edebilseymis, belki de bambaska bir sylvia plath biyografisi beklermis bizi.

kendini kisitlayip, yazmak/bir seyler uretmek icin zorladigi zamanlar nasil da yok etmis aslinda kendisini. bir yandan da insan onun kelimeleriyle bu takintilarini okudugunda "aman be! yazamiyorsan yazma, baska yollar dusun" diyesi geliyor. oysa yazmak, sadece yazar olmak degildi onun icin. benim doktor olmamin altinda nasil bir kabul ve sevgi gorme arzusu, kendini kanitlama istegi gibi degisik etmenler varsa, sylvia plath'te de vardi iste. cok dogru bir annenin, yanlis yapa yapa ogrenen kiziyiz ne de olsa..

11.2.19

turkiye'ye buyuk umutlarla doneli bir yil olacak bu ay sonunda.
buyuk umutlar, buyuk korkular ve buyuk cesaretle..
her iste bir hayir vardir diyerek gecirdigim ve ailenin, sagligin, sevginin her seyden onemli oldugunu anladigim bir yil. artik o buyuk adimlar atilacak, o guzel insanlar o guzel atlara binip gidecekler.
umarim.